Tez No İndirme Tez Künye Durumu
347386
Türk Parlamento tarihinde yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı 1908-1995 / Parliamentary privileges in history of Turkish Parliament 1908-1995
Yazar:SEDA DUNBAY
Danışman: DOÇ. DR. RIDVAN AKIN
Yer Bilgisi: Galatasaray Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı
Konu:Hukuk = Law
Dizin:
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
250 s.
Tez için konu olarak Meşrutiyetin ilanından günümüze kadar uygulanmış olan ve uygulanmaya devam eden yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı tercih edilmiştir. Yasama bağışıklıklarının Anayasa Hukukunda ve Parlamento Hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Bilindiği üzere hukuk, değişen bir yapıya sahiptir. Ulusal çerçevedeki gelişime paralel olarak hukuk sistemleri de birbirleriyle sürekli etkileşim içerisinde bulunmaktadır. Anayasal bir kurum olan yasama bağışıklıkları da günümüzdeki uygulamasına gelene kadar aşamalar geçirmiştir. Tezin hazırlanmasının amaçlarından biri, Türk Parlamento Tarihinde yasama bağışıklıklarının gelişim sürecini incelemektir. Bir diğer amaç ise ilk Osmanlı Anayasasından bugün yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasasına gelene değin yasama dokunulmazlığı kaldırılmak istenen ve kaldırılan milletvekillerinin incelenmesidir. Bir diğer anlatımla, yasama bağışıklıklarının teknik bakımdan açıklanmasının yanı sıra somut uygulamalara nasıl yansıdığı ifade edilmeye çalışılmıştır. Anayasa Hukukunda isabetli değerlendirmeler yapabilmek için belli bir soğuma sürecinin geçmesi gereklidir. Bu nedenle, 1982 Anayasası döneminde ancak 1995 yılına kadar yasama dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri hakkındaki Karma Komisyonu raporları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeleri ele alınmıştır. Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı, milletvekilleri bakımından önemli bir işleve sahiptir. Yasama bağışıkları ile amaçlanan, milletvekillerinin herhangi bir baskıya uğramaksızın yasama faaliyetlerini yerine getirmesini sağlamaktır. Yasama sorumsuzluğu ile milletvekillerinin yasama faaliyetleri sırasında söz hürriyetleri garanti altına alınmaktadır. Yasama dokunulmazlığı ise milletvekillerinin yasama dönemi boyunca herhangi bir nedenle haklarında yargılama yapılmasını önlemeye yöneliktir. Yasama bağışıklıkları geçmişten günümüze, birçok devlette uygulanmaya devam etmektedir. Uygulamalar kapsam bakımından farklılık gösterebilmektedir. Ancak amaç bakımından birliktelik söz konusudur. İngiltere, Fransa ve Amerika xx Birleşik Devletleri ile karşılaştırıldığında, söz konusu kurumların Türk Parlamento Tarihinde ortaya çıkışının biraz daha geç olduğu söylenebilir. Bu durumun sebebi, yasama bağışıklıklarının parlamentonun gelişim sürecine paralel bir seyir izlemesidir. Parlamentonun varlık bulması için de anayasal bir düzenin oluşması gerekmektedir. Bilindiği üzere, Osmanlı Devleti döneminde ilk anayasa 23 Aralık 1876 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanun-u Esasi olarak adlandırılan bu ilk anayasada hem Osmanlı parlamentosu hem de parlamento üyeleri ile yasama bağışıklıkları ilk kez düzenlenmiştir. Meşrutiyetin ilan edilmesi ile başlayan sınırlı monarşi yahut anayasal monarşi olarak da adlandırılabilen dönem, Osmanlı Devleti ve Türk Parlamento Tarihi bakımından milat niteliğindedir. Ancak bu başlangıcı takip eden süreç, Osmanlı Parlamentosu olan Meclis-i Mebusanın feshedilmesi ile beraber kesintiye uğramıştır. Bununla birlikte, 1908 yılında ikinci defa Meşrutiyet ilan edilmiştir. İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından 1909 yılında, Osmanlı Anayasası olan Kanun-u Esaside bazı köklü değişiklikler yapılmıştır. Ancak yasama bağışıklıklarına ilişkin hükümler aynen korunmuş ve uygulanmaya devam edilmiştir. Osmanlı Devletinin anayasal monarşiye geçişi ile beliren yasama bağışıklıklarına, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yürürlüğe giren 1924 Anayasasında da yer verilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin 1924 Anayasasının ardından yürürlüğe giren 1961 ve 1982 Anayasalarında da küçük farklılıklarla da olsa yasama bağışıklıkları düzenlenmiştir. Ancak Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi döneminde yürürlüğe girmiş olan 1921 Anayasasında, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarına göre farklı bir yöntem kabul edilmiştir. Buna göre, 1876 tarihli Kanun-u Esasinin, 1921 Anayasası ile çatışmayan hükümleri yürürlükte kalmaya devam etmiştir. Bir başka anlatımla, Türkiye Cumhuriyeti kurulup 1924 Anayasası uygulanmaya başlayıncaya kadar Kanun-u Esasinin 1921 Anayasasının hazırlanış mantığına aykırı olmayan hükümleri varlıklarını sürdürmüşlerdir. Kanun-u Esasinin, 1921 Anayasasına aykırı olmayan hükümleri arasında yasama bağışıklıkları da bulunmaktadır. Yani 1921 Anayasası içerisinde yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığına ilişkin ayrı bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bunun yerine, 1876 tarihli Kanun-u Esasinin ilgili maddeleri yürürlükte kalmaya devam etmiştir. Meşrutiyetten günümüze kadar uygulanmaya devam edilmiş olan yasama bağışıklıkları, başlangıçta da belirtildiği gibi, öncelikle Anayasa Hukuku tekniği bakımından açıklanmışlardır. Yasama bağışıklıklarına ilişkin gerek Osmanlı Devleti döneminde varlık bulmuş ve 1921 Anayasası döneminde de uygulanmaya devam edilmiş gerek 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları döneminde kabul edilmiş hükümler birbirlerine benzer nitelikte içeriklere sahiptir. Fakat belirtilen hükümlerin düzenleniş biçimleri yahut kapsamları bakımında kimi farklılıklar bulunmaktadır. Varlık göstermiş olan birkaç farklı tutumun da, anayasaların yürürlüğe girdikleri dönemin siyasi yapısının ürünü olduğu söylenebilir. Nitekim gerek 1924 gerek 1961 Anayasalarında yasama sorumsuzluğunun kapsam bakımından geniş bir biçimde ele alınmasında siyasi yapının etkisi bulunmaktadır. Her iki anayasada da yasama sorumsuzluğu diğer anayasalara göre daha geniş kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir. Daha açık bir ifadeyle, bahsi geçen Anayasalarda milletvekillerine, yasama çalışmalarında kullandıkları oy ve ileri sürdükleri söz ve düşünceleri Meclis çatısı dışında da herhangi bir sorumluluğa tabi olmaksızın tekrarlamak ve açığa vurmak imkânı tanınmıştır. Söz konusu anayasalarda yasama sorumsuzluğu bakımından daha geniş kapsamlı bir yapı benimsenmiştir. 1924 Anayasası, Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası özelliğine sahiptir. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilan edilmesini takip eden süreçte ardı ardına gelen yeniliklerin meydana getirdiği ortamın etkisiyle yasama sorumsuzluğu için daha geniş bir çerçeve çizildiği söylenebilir. 1961 Anayasasının hazırlanış süreci de bir ilk olarak ortaya çıkmıştır. 1961 Anayasası, 27 Mayıs 1961 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen askeri müdahalenin ardından hazırlanmıştır. xxii 1961 Anayasası hazırlanırken, daha önce yürürlükte olmayan birçok yeni kurum düzenlenmiştir. Bunlardan biri de Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ile birlikte yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair verilen kararlar için belirli süreler dahilinde iptal istemiyle başvurulabilme imkanı kabul edilmiştir. Kendisinden önceki anayasalar ile karşılaştırıldığında 1961 Anayasası temel hak ve özgürlüklere daha fazla önem vermiştir. Bu doğrultuda, milletvekillerine yasama çalışmaları bakımından tanınan sorumsuzluğun kapsamı daraltılmamış, 1924 Anayasasında düzenlendiği şekliyle uygulanmaya devam edilmiştir. Bununla birlikte, 1961 Anayasasının ardından yine Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilmiş olan bir başka askeri müdahalenin ardından hazırlanan 1982 Anayasası bakımından aynı tespitleri yapmak mümkün değildir. 1982 Anayasasının hazırlanışında temel hak ve özgürlükler sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bu durum kendini her alanda gösterdiği gibi, ifade özgürlüğünün meclisteki yansıması olan yasama sorumsuzluğunda da fark edilmektedir. Zira 1924 ve 1961 Anayasalarında yer alan düzenlemenin aksine, parlamento çalışmaları esnasında kullanılan oy ve sarf edilen söz ve düşüncelerin, parlamento dışında tekrarlanmasını engellenebilmesi imkanı getirilmiştir. Diğer bir anlatımla, parlamento görüşmeleri sırasında kullanılan ifadelerin başkanlık divanının teklifi üzerine, parlamento tarafından başkaca bir karar alınmaması halinde parlamento dışında tekrarlanmasının sorumluluk doğurmayacağı kabul edilmiştir. Yasama sorumsuzluğu bakımından ortaya çıkan bu farklılık, yasama dokunulmazlığı açısından bu denli belirgin değildir. Yasama dokunulmazlığına ilişkin 1876 Kanun-u Esasideki düzenlemeler, amaç bakımından günümüzdekilerle benzerlik göstermekle beraber kapsam bakımından oldukça sınırlıdır. Bu bağlamda, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları birbirlerine oldukça yakın düzenlemeleri kabul etmişlerdir. Tez boyunca erişilmek istenen amaçlardan bir diğeri, başlangıçta ifade edildiği üzere, her bir anayasanın yürürlükte bulunduğu dönem içerisinde yasama dokunulmazlığı kaldırılan milletvekillerinin durumlarının incelenmesidir. xxiii Yasama dokunulmazlığı kaldırılmış olan milletvekillerinin durumlarına ilişkin tespitler yapılabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanak dergileri, gizli celse tutanak dergileri ve Cumhuriyet Senatosu tutanak dergilerinde kayıt altına alınmış olan yasama dokunulmazlıklarına ilişkin Meclis görüşmeleri incelenmiştir. Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler değil, aynı zamanda yasama dokunulmazlığı kaldırılmak istenen milletvekilleri hakkında hazırlanan Karma Komisyon raporları da incelenmiştir. Osmanlı Meclisi Mebusan üyelerine ilişkin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik bir karara ulaşılamadığından kronolojik olarak ilk yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik kararın, 1921 Anayasası döneminde verildiği söylenebilir. Bu bağlamda, yasama dokunulmazlığı kaldırılan ilk milletvekili, Tokat milletvekili Nazım Beydir. 1921 Anayasası döneminde, Nazım Bey haricinde sekiz milletvekilinin daha yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik görüşme yapılmıştır. Söz konusu milletvekilleri; Memduh Bey (Karahisarşarki), Musa Kazım Efendi (Konya), Abdülhalim Çelebi Efendi (Konya), Yunus Nadi Bey (Menteşe), Haydar Bey (Van), Mehmet Bey (Biga), Emin Bey (Bursa), Süleyman Beydir (Canik). 1921 Anayasası yürürlükte olduğu dönem tek parti dönemidir. 1924 Anayasasının yürürlüğe girmesinden 1946 yılına kadar geçen zaman diliminde de tek parti yapısı varlığını sürdürmeye devam etmiştir. 1946 yılında çok partili siyasal hayata geçilmiştir. Bu nedenle, 1924 Anayasası döneminde yasama dokunulmazlığı dosyaları kendi içlerinde üç bölüme ayrılarak incelenmiştir. Söz konusu üç bölüm; tek parti dönemi, 1946 yılında çok partili hayata geçiş ile başlayan yeni siyasi dönem ve bu durumu takip eden süreçte gerçekleşen seçimler sonucunda Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle başlayan dönem olarak adlandırılmıştır. 1924 Anayasası döneminde toplam on dört milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmiştir. Bu kararlardan altısı tek parti döneminde, ikisi 1946 yılına çok partili hayata geçme kararını takip eden süreçte verilmiştir. Altı milletvekili hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararı da Demokrat Partinin iktidarda olduğu dönemde verilmiştir. Tek parti döneminde; Ali Rıza Bey (Cebelibereket), eski Ticaret Bakanı Ali Cenani Bey (Gaziantep), İhsan Bey (Cebelibereket), Fikret Onuralp (Bilecik), Ali Saib Ursavaş Bey (Urfa), Refet Ülgen (Urfa) ve Hasip Ahmet Aytuna'nın (Tokat) xxiv yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Çok partili hayata geçilen 1946 yılını takip eden süreçten Demokrat Partinin iktidara gelişine kadarki dönemde bağımsız milletvekili Reşad Aydınlı (Denizli) ve Millet Partisi milletvekili Sadık Aldoğan'ın (Afyonkarahisar) yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Demokrat Partinin iktidarda bulunduğu dönemde; Hüseyin Cahit Yalçın (CHP-Kars), İbrahim Us (CHPKars), Sırrı Atalay (CHP-Kars), Osman Alişiroğlu (CMP-Kırşehir), Kamil Kırıkoğlu (CHP-Malatya), Osman Bölükbaşı (CMP-Kırşehir) milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. 1961 Anayasası döneminde ikili meclis yapısının kabul edilmiştir. Bu meclisler, Senato ve Millet Meclisi olarak adlandırılmıştır. Yasama dokunulmazlığı kaldırılan senatörler ve Millet Meclisi üyeleri ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Bu dönemde dört Millet Meclisi üyesinin ve altı senatörün yasama dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Millet Meclisinde; Çetin Altan (TİP- İstanbul), Nuri Beşer (APZonguldak), Celal Ahmet Sungur (CHP-Yozgat), Ali Karahan'ın (YTP-Hakkâri) yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Cumhuriyet Senatosunda ise; Cemal Madanoğlu (tabii üye), Osman Köksal (kontenjan senatörü), Ekrem Acuner (tabii üye), Kudret Bayhan (CKMP Niğde üyesi senatör), Mustafa Deliveli (AP Hatay üyesi senatör), Sabahattin Orhan'ın (AP Giresun üyesi senatör) yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. 1982 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemin 1995 yılına kadar geçen sürecinde Demokrasi ve Emek Partisi milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Bu milletvekilleri; Orhan Doğan (Şırnak), Sırrı Sakık (Muş), Mahmut Alınak (Şırnak), M. Hatip Dicle (Diyarbakır), Leyla Zana (Diyarbakır), Ahmet Türk (Mardin) ve Selim Sadak'tır (Şırnak). Söz konusu milletvekilleri haricinde bir de RP İstanbul milletvekili Hasan Mezarcı'nın yasama dokunulmazlığı kaldırılmıştır. xviii During the constitution of 1924, parliamentary immunity of fourteen deputies were abolished. Six of these decisions about abolition were made in the sing-part period. Two of them were made after the year 1946. The last six decisions were made during the period of Democrat Party government. During single-party period, deputies whose legislative immunities were abolished, Ali Rıza Bey (Cebelibereket), former minister of commerce Ali Cenani Bey (Gaziantep), İhsan Bey (Cebelibereket), Fikret Onuralp (Bilecik), Ali Saib Ursavaş Bey (Urfa), Refet Ülgen (Urfa) and also Hasip Ahmet Aytuna (Tokat). The cases concerning abolition of parliamentary immunity from the beginning of multiparty period to the period of Democrat Party government are about Reşad Aydınlı (Denizli) ve Nation Party's deputy (Millet Partisi) Sadık Aldoğan (Afyonkarahisar). During the period of Democrat Party government, these deputies's legislative immunities were abolished , Hüseyin Cahit Yalçın (CHP-Kars), İbrahim Us (CHPKars), Sırrı Atalay (CHP-Kars), Osman Alişiroğlu (CMP-Kırşehir), Kamil Kırıkoğlu (CHP-Malatya), Osman Bölükbaşı (CMP-Kırşehir). During the constitution of 1961, there was a bicameral system. These are Senate of the Republic and National Assembly. Because of this reason, the cases about senator and National Assembly's deputies were examined separately. At this period, four deputies from National Assembly and six senators's parliamentary immunities were abolished. These are Çetin Altan (TİP- İstanbul), Nuri Beşer (APZonguldak), Celal Ahmet Sungur (CHP-Yozgat), Ali Karahan'ın (YTP-Hakkâri) from National Assembly and Cemal Madanoğlu, Osman Köksal, Ekrem Acuner, Kudret Bayhan , Mustafa Deliveli, Sabahattin Orhan from Senat of the Republic. From becoming into effect of the constitution 1982 to the year 1995, parliamentary immunities of (Demokrasi ve Emek Partisi) Democracy and Labor Party's deputies and (Refah Partisi) Welfare Party's deputy, were abolished. These are, Orhan Doğan (Şırnak), Sırrı Sakık (Muş), Mahmut Alınak (Şırnak), M. Hatip Dicle (Diyarbakır), Leyla Zana (Diyarbakır), Ahmet Türk (Mardin), Selim Sadak (Şırnak) and Hasan Mezarcı (Istanbul).
The thesis's subject is parliamentary privileges which used to implement and still continue to be implemented from Meşrutiyet period of Ottoman Empire to the present. Privileges for deputies have an important place in constitutional law and parliamentary law. As we know, law has a changeable structure. Law systems affect one another in paralel with national developments. Privileges for deputies which are one of the constitutioal institutions got many bases. One of the aim that we want to obtain is to examine development period of privileges for deputies in law of Turkish parliamentary history. The other aim is to examine deputies whose legislative immunities were lifted from the first Ottoman Empire's constitution to the present constitution of the Republic of Turkey ( also known as the Constitution of 1982). In other words, we tried to explain privilegies for deputies not only the technical side but also the concrete cases. For making exact assessments in Constitutional Law, we have to wait a cooling period. Because of that, we examined mixted comission's reports and Turkish Parliament's debates about lifting cases until the year 1995. Immunities has an important function for deputies. Priviligies for deputies provide an area where deputies can perform legislative operations without any pressure. Priviligies guarantee deputies's freedom of speech during legislative operations. Due to priviligies, deputies can not be arrested with any reason, that is known as freedom from arrest, during legislative period. Parlamentary priviligies continue to be implemented in many countries from the past to the present. Implementations can have differences because of their covering. But they would attain the same objectives. When we compare Turkish parliamentary history with Britain, France and United States of America, we can express that priviligies for deputies were enacted later than others. The reason for this is the progress of priviligies for deputies which follow parallelly parliament's development progress. In order that parliament exist, it must be formed a constitutionnal regime. As is known, the first Ottoman Empire's Constitution (also xv known as "Kanun-u Esasi") became effective in the year 1876. In this constitution, it settled Ottoman Parliament, deputies and parliamentary priviligies for the first time. The period can be called either limited monarchy or constitutionnal monarchy began with the announcement of Meşrutiyet. That period is a milestone for Ottoman Empire and Turkish parliamentary history. But it was interrupted by the dissolution of the Ottaman parliament called "Meclis-i Mebusan". However, in the year 1908, Meşrutiyet was announced for the second time. After the announcement of second Meşrutiyet, in 1909, law-maker amended Kanun-u Esasi's some articles. But they did not change articles about parliamentary privileges and they prefered to implement it in the same way. Parliamentary privileges which appeared after the constitutional monarchy period of Ottoman Empire, were issued in the Turkish Constitution of 1924. These priviliges were settled in the Turkish Constitution of 1961 and 1982. There are a minor difference between three constitutions. But in the Turkish constitution of 1921 which came into operation in the period of first Turkish Assembly, they accepted different method than the constitutions of 1924, 1961 and 1982. Accordingly, Kanun-u Esasi's articles which were not opposite with the constitution of 1921's articles continued to remain in force. In other words, until the announcement of Republic and the constitution of 1924's implementation, some articles inside of Kanun-u Esasi remained in force. Kanun-u Esasi's articles about parliamentary privileges were not opposite with the constitutiton of 1921's logic. In short, inside of that constitution, law-maker would not issue parliamentary privileges separately. Instead of that, the articles of Kanun-u Esasi, continued to remain in force. As we remarked at the beginning, parliamentary privileges which continue to be implemented from Meşrutiyet to the present, were explained in point of technical constitutionnal law, firstly. The articles about priviliges for deputies in the Constitution of 1876, 1921, 1924, 1961 and 1982 are similar. But they have some minor differences because of their contents. xvi The minor differences between these constitutions came up because of the political structure that they entered into force. As a matter of fact, both constitutions 1924 and 1961, one of the privileges for deputies which is called "freedom of speech", implemented in a large scale. That is caused by political structure that they came into force. Also both constitutions 1924 and 1961, they issued "freedom of speech" largest scale than the other constitutions. More clearly, due to these constitutions, deputies had the opportunity to express their ideas and vote without recourse in the Assembly. And they could also repeat what they voted or expressed outside of the Assembly without recourse. In these constitutions, "freedom of speech" was settled largest scale than "freedom from arrestation". The constitution of 1924 is the Republic of Turkey's first constitution. On 29 th October 1923, Mustafa Kemal Atatürk declared that Turkey would be a republic and renamed it as the Republic of Turkey. Following that process, loads of reforms were done and due to it, "freedom of speech" for deputies also was issued in a large scale. The process which the constitution of 1961 settled, was also a milestone. As is known, this constitution was issued after the Military Coup done by Turkish Armed Forces on 27 th May 1961. Loads of new constitutional institutions which did not come into force, were settled in the constitution of 1961. One of these new institutions is the Constitutional Court. Along with the establishment of Constitutional Court, against the decisions made about abolition of parliamentary immunity by the Assembly, could be applied, in a time limit, to that court for cancel it. If we compare the constitution of 1961 with the constitution which were implemented before itself, we notice that it paid special attention to the fundamental rights and freedoms. In the constitution of 1961, "freedom of speech" for deputies was issued like the constitution of 1924. And they also continued to be implemented like the constitution of 1924. However, we can not determine the sam efor the constitution of 1982 which was come into force after military coup on 12 th Septembre 1980. The fundamental Rights and freedoms were limited in the constitution of 1982. That also affected "freedom of speech" for deputies. Contrary to the constitutions 1924 and 1961, with the Parliament's decision, deputies can be blocked to repeat outside what they expressed or voted during constitutional operations. In other words, if there is not any Parliament decision, deputies can also repeat their speech and express their votes outside of the Assembly. From the point of "freedom from arrest", the difference between constitutions is not very clear. Articles about "freedom from arrest" in the constitution of 1876 shared similar aim with the other constitutions. But we can not determine the same for its covering. In this context, articles about parliamentary immunity in the constitutions of 1924, 1961 and 1982 are so similar. During thesis's writing period, we also examine deputies whose parliamentary immunities were abolished. This is the other issue that we focused in thesis. We read records of Turkish Grand National Assembly, secret records of Assembly, records of Senate of the Republic and National Assembly (these are about the constitution of 1961. During this period, there was a bicameral system.) for making assessment. In this context, we also examined mixed commission reports. During thesis's research, we could not reach any information about Ottoman Parliament's deputies whose parliamentary immunities were abolished. That is why, we can remark that the first decision about abolition of parliamentary immunity, made during the constitution of 1921. The first deputy whose parliamentary immunity was abolished, named Nazım Bey (Tokat). During the same period, in five more deputies's abolition of parliamentary immunity were discussed. These are Memduh Bey (Karahisarşarki), Musa Kazım Efendi (Konya), Abdülhalim Çelebi Efendi (Konya), Yunus Nadi Bey (Menteşe), Haydar Bey (Van), Mehmet Bey (Biga), Emin Bey (Bursa), Süleyman Beydir (Canik). During the period which the constitution of 1921 was in force, called the single- party period. From the constitution of 1924's adoption to the year 1946, single-party system continued to implement. Therefore, the constitution of 1924's period was seperated into three parts. These are single-party period, multi-party period after the year 1946 and the period of Democrat Party government