Tez No |
İndirme |
Tez Künye |
Durumu |
348917
|
|
Gazze Deniz Ablukası: Silahlı Çatışma Hukuku ve Deniz Hukuku bağlamında bir değerlendirme / Gaza Naval Blockade: An assessment within the Scope of Law of Armed Conflict and Law of the Sea
Yazar:ÖZDEN KORAL
Danışman: PROF. DR. YAŞAR GÜRBÜZ
Yer Bilgisi: Harp Akademileri Komutanlığı / Stratejik Araştırmalar Enstitüsü / Harp/Harekât Hukuku Ana Bilim Dalı
Konu:Hukuk = Law
Dizin:
|
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
196 s.
|
|
Arap-İsrail çekişmesinin çağdaş örneklerinden biri olan İsrail-Filistin Sorunu, 2000 yılında başlayan 2'nci İntifada hareketinden bu yana, taraflar arasındaki gerilimin artmasıyla beraber misillemelere dayalı silahlı bir çatışmaya dönüşmüştür. 2005 yılında İsrail kuvvetlerinin Gazze'den geri çekilmesi ve 2007 yılında Filistin Otoritesi'nde meydana gelen bölünme sonrasında mücadele yeni bir boyut kazanmıştır. Söz konusu bölünmenin nedeni, Hamas'ın 2007 yılında Filistin'de seçimleri beklenmedik bir şekilde kazanarak Filistin Otoritesi ile ayrılık içine düşmesi ve sonrasında Gazze Şeridi'nde tek başına iktidara gelmesidir. Hamas'ın 2007 yılındaki Filistin seçimleri hitamında El Fetih ile koalisyon kurma çabalarının sonuçsuz kalması, El Fetih'le silahlı mücadeleye girmesine neden olmuştur. Silahlı çatışmadan galip çıkan Hamas, Gazze'de tek başına iktidar olmuştur. Bu dönemden sonra Hamas-İsrail arasındaki süregelen mücadele Gazze Şeridi'nden Güney İsrail'e gerçekleştirilen havan ve roket saldırılarıyla daha da şiddet kazanmıştır. İsrail bu dönemde Hamas'la yürüttüğü mücadeleyi terörle mücadele olarak nitelendirerek Gazze Şeridi'ni "düşman topraklar" olarak ilan etmiş ve bölgeye yönelik bir dizi yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Söz konusu yaptırımlar genel olarak Gazze'ye giriş yapan emtianın sınırlandırılması ile bireylerin seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasını içermiş ve Gazze'de günlük yaşantıyı çekilmez hale getirerek insani krize sebep olmuştur. 2007 sonrasında silahlı çatışmaların yoğunluk seviyesi zaman zaman artmış, zaman zamansa ateşkeslerle sönümlenmiştir. Yapılan misillemelerle çatışmanın tırmandığı 2008 Aralık ayında, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği Dökme Kurşun Harekâtı ile Gazze'de büyük bir yıkım meydana gelmiştir. Harekâtın başladığı günlerde Hamas'ın deniz yoluyla silah ve mühimmat edinmesine engel olma gerekçesiyle Gazze Deniz Ablukası yürürlüğe konulmuştur.
İnsani koşulların uygulanan yaptırımlar ve kara ablukasıyla zaten dayanılmaz olduğu Gazze Şeridi'ndeki günlük yaşam, Birleşmiş Milletler ve uluslararası aktörlerin dikkatini çekmiş, silahlı çatışma dışında bulunan sivillerin yaptırım ve çatışmalar neticesinde ortaya çıkan mağduriyetlerini gidermek amacıyla insani yardım organizasyonları düzenlenmiştir. Düzenlenen bu organizasyonların hem karadan hem deniz yoluyla gerçekleşmesi planlanmıştır. Deniz yoluyla organize edilen yardımlar, deniz ablukası nedeniyle Gazze'ye ulaşamamıştır. İsrail denizden gelen yardımları, kendi limanlarında arama ve kontrollere tabii tuttuktan sonra Gazze'ye girmelerine izin vermektedir. Kontroller sırasında geçen süre, İsrail'in Gazze'ye girişine yasak getirdiği mallar listesinin geniş kapsamıyla birleştiğinde, gerçekleştirilen organizasyonlardan elde edilen fayda sınırlı kalmış, bu durum Gazze'de sivil nüfusun yaşantısını daha da olumsuz hale getirmiştir. İnsani yardım organizasyonları arasında en kapsamlı olan Gazze Özgürlük Filosu, Gazze'ye insani yardım götürürken, 31 Mayıs 2010'da açık denizde İsrail Donanma unsurlarının müdahalesiyle karşılaşmıştır. Bu müdahale esnasında İsrail deniz komandoları ile Mavi Marmara gemisindeki aktivistler arasında yaşanan olaylarda 9 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi, uluslararası camianın dikkatini bir kez daha Gazze'ye çekmiştir. İsrail'in müdahaledeki hukuki dayanak noktası deniz ablukasının konvoy tarafından delinme teşebbüsü olmuştur.
İsrail Mavi Marmara Olayı'nda sebep olduğu kayıplar için Türkiye'den Mart 2013'de özür dilemiş, hukuki tazminat süreci başlatılmıştır, fakat Gazze Deniz Ablukası'nın kaldırılması konusunda İsrail tarafından herhangi bir adım atılmamıştır. İsrail bu abluka konusundaki ısrarın arkasındaki neden, İsrail yetkililerinin uluslararası hukuku tehdit ve güvenlik algılarının da etkisiyle tek taraflı olarak yorumlaması olarak değerlendirilmektedir. Araştırmanın problemi, konu ile silahlı çatışma hukuku ve deniz hukuku normları ile İsrail'in uluslararası hukuku yorumlama şekli arasında ilişkinin muğlak olmasıdır.
İsrail'in Hamas ile sürdürdüğü silahlı mücadelenin kurallarını düzenleyen uluslararası hukuk kuralları silahlı çatışma hukukudur. Bu hukuk kurallarının deniz ablukaları üzerindeki etkileri hakkında literatürde farklı görüşler yer almaktadır. Abluka hukukunun geleneksel kuralları yaklaşık olarak bir asır önce tedvin edilmiştir. Geçen zaman içerisinde uluslararası hukukta meydana gelen gelişmeler, söz konusu kuralların yenilenmesini zorunlu kılmıştır. Deniz harp hukukunu etkileyebilecek muhtemel hukuk kaynakları ise Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleridir. Fakat güçlü denizci devletlerin deniz harp hukukunu güncellemeye sıcak bakmamaları nedeniyle devletler seviyesinde ihtiyaç duyulan bir kodifikasyon henüz gerçekleşmiş değildir. Bu ihtiyacı tespit eden deniz harbi ve uluslararası hukuk uzmanları 1994'de Denizde Silahlı Çatışmalara Uygulanabilir Uluslararası Hukuk Kuralları San Remo El Kitabı'nı yayınlamışlardır. Söz konusu yayın, deniz harp hukukunun güncel bir yorumu olarak literatürdeki boşluğu doldurmayı amaçlamıştır. Cenevre Sözleşmeleri ve San Remo El Kitabı'nda deniz ablukalarının sivilleri açlığa terk etmek saikıyla ilan edilmesi ve orantısız ablukalar uygulanması yasaklanmış, ayrıca silahlı çatışmanın dışındaki siviller için hayati önemdeki yardım faaliyetlerine izin verilmesi sorumluluğu çatışma taraflarına yüklenmiştir.
Mavi Marmara Olayı olarak literatüre geçen olay sonrasında İsrail, Türkiye, BM Genel Sekterliği ve İnsan Hakları Konseyi tarafından birer rapor yayınlanmış, fakat her raporda farklı sonuç ve tespitlere yer verilmiştir. Uygulanabilir uluslararası hukuk kurallarının kesin olmaması, bu hukuk dalının süjelerini yanıltarak istenmeyen olayların tekerrür etmesine neden olabilecektir. Bu durumdan sakınmanın çaresi, siyasi argümanlardan uzak hukuki bir bilimsel yaklaşımla uygulanabilir hukuk kurallarının ortaya konulmasıdır. Çalışmanın amacı İsrail'in Gazze Deniz Ablukası'nın devam etmesine neden olan güvenlik algıları ile silahlı çatışma hukuku ve deniz hukuku normları arasındaki ilişkinin belirlenmesidir.
Yapılacak nitel araştırmada Roy Bhaskar'ın öncüsü olduğu eleştirel gerçekçilik yöntemi kullanılacaktır. Araştırmanın akışı içerisinde deniz abluka hukukunun temel kavramları ile giriş yapılarak, Cenevre Sözleşmeleri sonrasındaki modern abluka hukuku açıklanacak, bu çerçevede Hamas-İsrail mücadelesi değerlendirilecektir. Çalışmanın diğer bölümlerinde silahlı çatışma hukukunun Hamas-İsrail mücadelesinde taraflara deniz ablukası uygulama hakkını tanıyıp tanımadığı irdelenecek, son olarak İsrail Donanması'nın Gazze Özgürlük Filosu'na gerçekleştirdiği müdahale deniz hukuku bağlamında incelenecektir.
Çalışmada İsrail'in uyguladığı deniz ablukasının orantılılık ilkesini ihlal ettiği, Hamas-İsrail mücadelesinin taraflara deniz ablukası uygulama hakkını tanımadığı ve gayri meşruluğu ortaya çıkan ablukanın açık denizde gerçekleşen müdahaleye kanuni bir zemin sağlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
|
|
The Israeli-Palestinian problem which is a contemporary example of Arab- Israeli conflict has turned into an armed conflict based on retaliation with increasing tension between the parties since the 2nd Intifada movement began in 2000. After the disengagement of Israeli forces from Gaza in 2005 and the fragmentation that occurred in the Palestinian Authority in 2007, the conflict gained a new dimension. The reasons of fragmentation were that Hamas which won the Palestinian elections unexpectedly in 2007 separated from Palestinian Authority and single-handedly came to power in Gaza Strip. Upon the completion of Palestinian elections, Hamas' efforts to form a coalition with Al Fatah in 2007 proved fruitless and it caused armed conflict between the two parties. Hamas, victorious of the armed conflict, has been single-handedly ruling the Gaza Strip since July 2007. After this period, the ongoing conflict between Hamas and Israel became more violent with the mortar and rocket attacks from the Strip to the southern parts of Israel. In that period, Israel described the conflict with Hamas as the fight against terrorism and declared Gaza Strip as "enemy territory". Afterwards Israel began to implement a series of sanctions against the region. Aforementioned sanctions which caused the humanitarian crisis in Gaza, also making daily life miserable, consist of limitation of commodities entering Gaza and restricting freedom of travel for individuals. Intensity level of the armed conflict increased from time to time, and also decreased by the mutual ceasefires. Great destruction occurred in Gaza due to Israel's Operation Cast Lead which started in December 2008 by aggravation of the conflict with the retaliations. Naval Blockade was put into effect in the early days of the Operation Cast Lead on the grounds of preventing Hamas getting weapons and ammunition by sea.
The sanctions imposed which make daily life of the Gaza Strip unbearable within the land and naval blockade drew attention of United Nation and other international actors, so humanitarian organizations was held by them in order to relieve the civilians who are outside of the armed conflict. These organizations were planned to be conducted both on land and by sea, but the relief could not reach Gaza by sea due to the naval blockade. After inspecting the cargo sent by sea in its own ports, Israel allows the relief assistance materials to enter Gaza. The concrete advantage derived from the organizations was remained limited due to the period of time for inspection combining with Israel's broad contraband list which never published exactly, and that leads the civilian life of Gaza much worse. Gaza Freedom Flotilla, the most comprehensive of the humanitarian aid organizations, was intercepted while sailing on high seas for the purpose of taking humanitarian aid for Gaza by the Israeli Naval elements on 31 May 2010. During this intervention, Israeli naval commandos attacked the activists aboard the Mavi Marmara caused the death of nine Turkish citizens, then the attention of international community once more focused to Gaza. Israel's legal basis for intervention of the humanitarian convoy was the attempt to break the naval blockade.
For losses caused by the Mavi Marmara Incident, Israel apologized to Turkey in March 2013, and the legal compensation process has been initiated. However, no steps have been taken so far towards raising the naval blockade by Israel. The reason behind the insistence of the naval blockade seems to be Israeli authorities' security and threat perception which leads them to interpret concerning international law rules subjectively. The main problem of this research is the ambiguity between the norms of law of armed conflict and law of the sea, and Israel's interpretation of concerning legal rules.
The rules of international law governing the struggle between Hamas and Israel are the law of armed conflict. There are different views in the literature about the effects of these body of law on the law of naval blockades. The traditional rules of naval blockade were codified nearly a century ago. Developments in international law since that time, forced the renewal of law of naval warfare. The sources of international law which affects the law of naval warfare is most probably Geneva Conventions and their Additional Protocols. One of the serious obstacles in updating the law of naval warfare is especially the powerful naval states which refrain for the codification that will take place at the level of states. Naval warfare and international law experts who foresaw the importance of fulfilling that need published the San Remo Manual on International Law Applicable to Armed Conflicts at Sea in 1994. The publication seeks to fill this gap in the literature as a contemporary interpretation of the current law of armed conflict at sea. Geneva Conventions and San Remo Manual prohibits the establishment of naval blockades in order to starve civilians and disproportionate naval blockades, also hold the parties to the conflict responsible to allow vital relief assistance for civilians outside of the armed conflict.
After Mavi Marmara incident, each of Israel, Turkey, the United Nations General Secretariat and the UN Human Rights Council published a report, but their findings and conclusion were different from each other. The lack of precise applicable international law rules may lead to mislead the object of law of armed conflict and cause the recurrence of unfavorable incidents in the future. Remedy for avoiding this situation is the clarification of applicable law rules through a scientific legal approach. In addition, effects of Naval Blockade on Gazan civilian population and different response and comments in the aftermath of the Mavi Marmara incident undermine faith in international law and justice. To this end, it is important to draw the contemporary legal framework of naval blockades, to judge Gaza Naval Blockade within that framework and to state the relationship between the relevant norms of law of armed conflict and the methods of Gaza Naval Blockade. The objective of this research is to clarify the relation between norms of concerning law rules and the legal interpretation of Israel.
The applied method of this qualitative research is critical realism which is associated with Roy Bhaskar. In the course of the research, an introduction to the basic concepts of law of the naval blockade will be provided. Next, the modern law of naval blockade forming after Geneva Conventions will be mentioned. Later on, Hamas-Israel armed conflict will be assessed within this context. In the following chapters, it will be analyzed whether the parties of Israel-Hamas conflict are entitled to establish Naval Blockade. Finally, the interdiction of the Gaza Freedom Flotilla on the high sea will be examined in the context of international law of the sea.
This research concludes that implementation of Gaza Naval Blockade violates the proportionality principle, Hamas-Israel conflict does not entitle parties of the armed conflict to establish a naval blockade, and the naval blockade which is determined illegal in the previous chapters cannot provide a legal basis for the intervention on the high seas. |