Tez No İndirme Tez Künye Durumu
518105
Investigation of the relation between Helicobacter pylori and T cell response with examination of PD-L1 expression level in gastric pathogenesis / Mide patogenezinde PD-L1 ekspresyon seviyesinin belirlenmesi ile Helikobakter pylori ve T hücre cevabıyla arasındaki ilişkinin araştırılması
Yazar:ELİF MERVE AYDIN
Danışman: DOÇ. DR. AYÇA SAYI YAZGAN
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Moleküler Biyoloji-Genetik ve Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı / Moleküler Biyoloji-Genetik ve Biyoteknoloji Bilim Dalı
Konu:Biyoloji = Biology ; Tıbbi Biyoloji = Medical Biology
Dizin:
Onaylandı
Yüksek Lisans
İngilizce
2018
89 s.
Mide Kanseri, dünyada ölüme sebep olan kanserler arasında üçüncü sıradadır. Bu kanser tipinde ölüm oranının yüksek olmasının nedeni geç tanı konulması ve dolayısıyla kötü prognozdur. Mide kanserinin oluşumu, genetik yatkınlık, çevresel faktörler, diyet ve yaş gibi birçok faktörün yanı sıra Helikobacter pylori (H.pylori) enfeksiyonu sonucunda oluşan kronik enflamasyon mide kanserinin gelişiminin tetiklenmesindeki temel unsurdur. H. pylori hastalıkla bağlantılı olabilecek pek çok virülans faktöre sahiptir. Bunlardan cagA virülans faktörünün varlığı mide mukozasında daha yüksek bir inflamasyona yol açarak mide kanseri oluşturma riskini arttırır. Bunun dışında en çok çalışılan virülans faktörlerinden bir diğeri de hücrelerde vakuoller oluşturan vacA 'dir. vacA virülans faktörü içeren H. pylori suşu ile enfekte olan midede gastrit oluşma riski daha yüksektir. Bunun yanı sıra bakterinin mide epiteline tutunmasında görevli olan babA adhezyonu ve napA virulans faktörü bakterinin kolonizasyonunu arttırarak mukozal inflamasyonu ve hastalığın prognozunu etkiler. Bakterinin dış membranında bulunan bir başka virulans faktör de oipA'dır. IL-8 salınımını cagA ile birlikte neden olan oipA duodenal ülsere ilerlemede etkilidir. Dış membranda bulunan hpaA bakterinin kolonizasyonunda görevlidir. H.pylori genomunun plastisite bölgesinde yer alan dupA, artan duodenal ülser riski ile ilişkilendirilmiştir. Bunun yanı sıra ureA ve ureB genleri bakterinin kendisini korumada kullandığı üreaz aktivitesi için gereklidir. Mide kanserinin gelişim basamakları sırasıyla kronik gastrit, atrofik gastrit, intestinal metaplazi, displazi olarak sınıflandırılmıştır. Türk toplumunda, yüksek insidanstaki H.pylori enfeksiyonundan kaynaklanan farklı seviyelerde mide prekanserojen lezyonlarına sahip hastalar bulunmaktadır. Bu hastalardan bir kısmı ileride mide kanseri geliştirme potansiyeline sahiptir. Ancak, bu hastaların, mide kanseri geliştirip geliştirmeyeceklerinin tayini, mide patogenezinin genetik ve immünolojik yönden tam olarak bilinememesinden dolayı mümkün olmamaktadır. Aynı zamanda H. pylori'nin virülans faktörlerinin karakteristiği ile konağın cevabı arasındaki bağlantıda da bilinmemektedir. Mide mukozasında H. pylori yüksek düzeylerde uzun süre yaşayabilir. Bu da konağın immün cevabının patojeni ortadan kaldırmada yetersiz olduğunu işaret eder. Bu immün cevapta görev alan sitokinlerin ekspresyonlarının değişiminden kaynaklanıyor olabilir. H.pylori enfeksiyonu, Th1 ağırlıklı edinsel immun yanıta yol açmaktadır; buna zıt olarak Treg hücreleri H.pylori'ye karşı konakta oluşan inflamasyonu engeller ve bakterinin mide ortamına uzun süre dayanıklı olmasını sağlar. Ayrıca, immün inhibitör kontrol noktası proteinlerinden aktif T ve B hücrelerinin yüzeyinde bulunan programmed death-1 (PD-1) ve ligandı programmed death-ligand-1 (PD-L1) arasındaki bağlantı T hücre cevabının negatif regülasyonuna yol açar. Bu nedenle bu çalışmada, Th1 hücrelerinn sitokini olan IFN-γ ve Treg transkripsiyon faktörü olan FOXP3 seviyeleri ile H.pylori enfeksiyonu arasındaki korelasyon prekanserojen lezyonlara sahip hastalarda incelenmiştir. Çalışmaya Acıbadem Maslak Hastanesi Gastroenteroloji bölümüne mide şikayetleri nedeni ile başvuran ve Endoskopi bölümünde gastroduodenoskopi uygulanan ve Acıbadem Maslak ve Atakent hastanelerinde kanser teşhisi ile mide kanseri ameliyatı geçiren 18-81 yaş arası, çalışma kriterlerine uygun, 20 aktif kronik gastritli, 3 inaktif kronik gastritli, 9 intestinal metaplazili ve 14 kanser hastası olmak üzere gastritli toplam 60 hasta dahil edilmiştir. Negatif kontrol olarak ise herhangi bir inflamasyona ve enfeksiyona sahip olmayan 15 kişi dahil edilmiştir. Endoskopi ve rezeksiyon yapılan hastalardan midenin antrum bölgesinden 3 adet doku örneği alınmıştır. Alınan doku örneklerinin birinden DNA, diğerinden RNA izolasyonu yapılmıştır; diğer biyopsi örneği ise hasta mide patogenezinin ve Helikobakter pylori'nin saptanması için Hematoxylin&Eosin histolojik boyama çalışmaları sırasında kullanılmıştır. İzole edilen DNA örnekleri on farklı virülans genini saptayabilmek için Konvansiyonel PZR çalışmalarında kullanılmıştır. Virülans faktörlerinin karakterizasyonunda pozitif kontrol olarak H. pylori'ye ait olan tüm virülans faktörlerini taşıdığı bilinen H.pylori G27 suşu kullanılmıştır. Hastalardan alınan dokulardan izole edilen RNA'lardan cDNA sentezi gerçekleştirilmiş ve FOXP3, IFN-γ ve PD-L1'ın mRNA düzeyinde ekspresyonlarının incelenmesi için kullanılmıştır. FOXP3, IFN-γ ve PD-L1'ın mRNA düzeyinde ekspresyonları gerçek zamanlı- PZR ile incelenmiştir FOXP3, IFN-γ ve PD-L1 ekspresyon analizeri için inflamasyon düzeyi yüksek olan hastalar seçilmiş ve konvansiyonel PZR ile gerçek zamanlı- PZR için optimizasyon çalışmaları yapılmıştır. Konvansiyonel PZR çalışmaları sırasında 10 farklı virülans faktörünün karakterizasyonu 24 H.pylori pozitif olduğu patoloji raporuna göre bilinen hastada gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda H.pylori tanısı yapılabilmesi için gerekli olan ureA ve ureB virülans faktörlerininin varlığı konvansiyonel PZR ile tespit edilmiştir. Konvansiyonel üreaz PZR çalışmalarının sonucu rutinde kullanılan histopatolojik boyama sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma çalışmaları sonuçlarına göre konvansiyonel üreaz PZR ve patolojik değerlendirme yöntemleri arasında güçlü bir uyum olduğu ortaya konmuştur. Konvansiyonel PZT çalışmaları sonucunda belirlenen virülans faktörleri iki farklı hasta grubu içerisinde değerlendirilmiştir. Aktif Kronik Gastritli hastalarda en çok saptanan virülans faktörleri; napA, hpaA ve cagA'dir. İntestinal Metaplazili hastalarda en çok saptanan virülans faktörleri; cagA, vacA ve hpaA'dır. Gerçek zamanlı-PZR çalışmaları ile Treg hücre gruplarının belirteçi olan transkripsiyon faktörü (FOXP3), Th1 hücre grubunun sitokini (IFN-ɣ,) ve PD-L1'ın mRNA düzeyinde ekspresyonları prekanserojen ve kanser hasta grupları içerisinde değerlendirilmiştir ve kontrol grup ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonuçları t- testi ile analiz edilmiştir. Kontrol ile yapılan karşılaştırma sonuçlarına göre, Th1 hücre grubunun sitokini olan IFN-ɣ'nın ve ve Treg hücre gruplarının belirteci olan transkripsiyon faktörü FOXP3'ün ekspresyon seviyelerinin prekanserojen lezyonlara sahip ve mide kanserli hastalarda azaldığı tespit edilmiştir. Diğer yandan PD-L1'ın ekspresyon seviyesi ise prekanserojen lezyonlarda ve mide kanserinde daha yüksek bulunmuştur. Prekanserojen lezyonlara sahip ve kanserli hastalarda karşılaştırma yapıldığında, sadece FOXP3'ün ekspresyon seviyesinin prekanserojen lezyonlara sahip olan hastalarda daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çalışmaya dahil edilen hastaların H.pylori enfeksiyonuna göre gruplandırması yapıldığında ise sadece IFN-ɣ'nın ekspresyon seviyesinin H.pylori ile enfekte olan hastalarda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışma ile ilk defa H. pylori virülans faktörlerinin karakterizasyonu, immün cevaplarının durumu ve PD-L1 seviyeleri mide prekanserojen lezyonlarından mide kanserine doğru ilerleyiş basamaklarında incelenmiştir.
Gastric cancer is the third most common cancer in the world. The reason of high death rate in this type of cancer is late diagnosis and bad prognosis. Chronic inflammation due to Helicobacter pylori (H. pylori) infection is a key factor in triggering the development of gastric cancer, as well as many factors such as genetic susceptibility, environmental factors, diet and age. Helicobacter pylori (H. pylori) is a gram-negative, microaerophilic, spiral-shaped bacterium that colonizes the stomach of more than half of the world's population during their life span. The bacteria appear around 3μm in length and possess a unipolar bundle of two to six sheathed flagella, about 0,5μm in size, that enable the bacteria to move in the acidic environment of stomach. H. pylori infection is usually acquired in early childhood and persists throughout the life. While most infected individuals remain asymptomatic, H. pylori infection can cause peptic ulcer, chronic gastritis, mucosa-associated lymphoid tissue (MALT) lymphomas and gastric cancer in 20% of the infected ones.H. pylori has several virulence factors that may be associated with diseases. The presence of this virulence factor increases the risk of stomach cancer by causing a higher inflammation in the stomach mucosa. Most studied virulence factor is vacA, which forms vacuoles in cells. H. pylori strains that contains the vacA virulence factor are more likely to develop gastritis. In addition, it increases mucosal inflammation and prognosis of the disease by increasing the colonization of babA and napA virulence factors of bacteria, which are responsible for bacterial adhesion to the gastric epithelium. Another protein found in the outer membrane of bacteria is oipA, which causes IL-8 release together with cagA and it is effective in progressing duodenal ulceration. Also, hpaA, which is found in the outer membrane is effective in colonization of the bacterium. The dupA gene is located in the plasticity zone of the H. pylori genome and has been associated with increased risk of duodenal ulcer. In addition, the ureA and ureB genes are required for the urease activity that protect the bacteria to stomach microenvironment. The stages of development of gastric cancer are classified as chronic gastritis, atrophic gastritis, intestinal metaplasia and dysplasia. In Turkish population, there are patients with gastric precancerous lesions at different levels resulting from a high incidence of H. pylori infection. Some of these patients have potential to develop stomach cancer in the future. However, the identification of whether these patients will develop gastric cancer is not possible because the pathogenesis of the stomach is not fully known from the genetic and immunological aspects. At the same time, the relationship between the characteristics of virulence factors of H. pylori and the response of the infected site is unknown. H. pylori in the gastric mucosa can survive at high degreess for a long time. This suggests that the immune response of the host failed to remove the pathogen. This may be due to a change in the expression of the cytokines that involved in the immune response. H. pylori infection leads to Th1 cells mediated immune response; In contrast, regulatory T cells (Tregs) prevent host inflammation against H. pylori and allow the bacteria to maintain in the stomach for long periods of time. In addition, the link between immune check proteins, programmed death-1 (PD-1) and its ligand-programmed death-ligand-1 (PD-L1), which are found on the surface of active T and B cells leads to negative regulation of T cell response. Therefore, in this study, the correlation between Th1 associated cytokine IFN-γ, Treg transcription factor FOXP3 and PD-L1 expression levels together with H.pylori infection was investigated in patients with gastric precancerous lesions and gastric cancer patients. This study included in total 60 patients; 20 with active chronic gastritis, 3 with inactive chronic gastritis, 9 with intestinal metaplasia and 14 with gastric cancer. In addition, 15 individuals with uneffected and uninfected normal gastric pathology were included as negative control group. These patients were applied to Acıbadem Hospitals with gastrointestinal symptoms and underwent endoscopy gastric cancer surgery.Three tissue samples were taken from the antrum region of patients' stomach who underwent endoscopy and resection. DNA was isolated from one of the received tissue samples and RNA was isolated from the other; the third biopsy specimen was used for hematoxylin and eosin staining to detect stomach pathogenesis and the satatus of Helicobacter pylori (H.pylori). Isolated DNA samples were used for Conventional PCR studies to identify ten different virulence factors of H.pylori. In the characterization of virulence factors, G27 H.pylori strain, which known to carry all virulence factors, was used as a positive control. cDNA synthesized from RNA samples and the expression of Treg-specific transcription factor Forkhead box P3 (FOXP3), Th1 derived cytokine interferon-g (IFN-ɣ) and programmed death ligand-1 (PD-L1) were examined by quantitative Real Time PCR (qRT-PCR) assays . Patients who had high inflammation were selected for optimization of quantitative Real Time PCR (qRT-PCR) assays. Selected patients were examined by conventional PCR assay to generate standard curve for mRNA level expression analysis of FOXP3, IFN-ɣ and PD-L1 by quantitavive Real Time PCR. Characterization of 10 different virulence factors by conventional PCR studies was carried out in patients who known to be H. pylori positive according to the pathology reports. The presence of ureA and ureB virulence factors which required for diagnosis of H. pylori was detected by conventional urease PCR. Conventional urease PCR results was compared with results of histopathological staining of H.pylori which was performed routinely for every patient. Comparison studies have shown a strong correlation between conventional urease PCR and pathological evaluation methods. Virulence factors determined as a result of conventional PCR studies were evaluated in two different groups of patients. The most prevalent virulence factor in patients with active chronic gastritis were; napA, hpaA, and cagA. The most common virulence factor in intestinal metaplasia were; cagA, vacA and hpaA. Expressions of FOXP3, IFN-ɣ, and PD-L1 were evaluated in precancerous and gastric cancer patient groups and expression levels were compared with uneffected and uninfected control individuals. The comparison results were analyzed by student's t test. According to the results of comparison with control group, expression levels of IFN-ɣ and FOXP3 were found to be decreased in patients with gastric precancerous lesions and gastric cancer patients. Otherwise, the level of expression of PD-L1 was higher in gastric cancer and gastric precancerous patients. When compared patients with precancerous lesions and gastric cancer, it was determined that only the expression level of FOXP3 was higher in patients with precancerous lesions. When the patients who included in this study were grouped according to H. pylori infection, only the expression level of IFN-ɣ was found to be higher in H. pylori-infected patients. In this study, the characterization of H. pylori virulence factors, the status of immune responses, and PD-L1 levels were investigated in staircase precancerous lesions to stomach cancer stages progressively for the first time.