Tez No İndirme Tez Künye Durumu
160759 Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.
Türk dış politikası açısından Batı Trakya Türklerinin sorunları ve çözüm önerileri / On account of Turkish foreign affairs the problems and the suggestions of the Western Thrace Turkish Minority
Yazar:HAKAN BAŞ
Danışman: YRD. DOÇ. DR. BEKİR GÜNAY
Yer Bilgisi: Kocaeli Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
Konu:Uluslararası İlişkiler = International Relations
Dizin:
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2005
198 s.
VI ÖZET Yunanistan'ın kuzeybatısında yer alan Batı Trakya'nın sınırları içinde 2001 nüfus sayımı sonuçlarına göre 1 17.726 Türk yaşamaktadır. Batı Trakya sorunu 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile ilk kez ortaya çıkmıştır. Bu bölgede yaşayan Türkler Osmanlı imparatorluğu'ndan koparılıp başka bir devletin egemenliği altına girmemek için gerek askeri olarak gerekse siyasi yolları kullanarak direnmişler ve bu maksdatla çeşitli defalar devlet/hükümetler oluşturmuşlardır. Ancak uluslararası siyasi konjonktür bu çabaların sonuca ulaşmasına olanak tanımamıştır. Bütün bu faaliyetler Kurtuluş Savaşı sonunda kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı Lozan Barış Antlaşması ile son bulmuştur. Bu antlaşma ile Batı Trakya Türkleri Yunanistan'da azınlık olarak bırakılmış ve hakları anlaşmalarla teminat altına alınmıştır. Ancak antlaşmanın mürekkebi kurumadan Yunanistan azınlığın haklarını gasp etmeye başlamıştır. Batı Trakya Türk azınlığı ve İstanbul'da yaşayan Rum azınlık 1930'lu yıllara kadar Türk-Yunan ilişkilerine damgasını vurmuş ve gerginlikler yol açmıştır. Bu dönemde Türkiye azınlığın haklarını korumak için gerekli girişimlerde bulunarak sorunları Yunanistan'la çeşitli anlaşmalar yaparak çözme yoluna başvurmuştur. 1950'li yıllarda itibaren Kıbrıs sorunu'nun ortaya çıkması Türk-Yunan ilişkilerinde yeni gerginliklere sebep olmuş ve Batı Trakya Türk azınlığının bundan sonraki yaşamı Türk-Yunan ilişkilerine ve giderek de Kıbrıs sorununa endekslenmiştir. 1960 yıllardan itibaren istanbul'daki Rumların sayısının giderek azalması azınlıkların korunmasında önemli bir yer tutan mütekabiliyet prensibini ortadan kaldırmış ve Yunanistan asimilasyon politikalarında daha da rahat hareket etmeye başlamıştır. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'yla birlikte azınlık için daha da kötü bir dönem başlamış ve Yunan yönetimleri daha önce uyguladıkları politikaları resmileştirmişlerdir. 1981 yılında Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ne girmesi de uygulanan politikaları değiştirmemiştir. 1990'lı yılların ortasında itibaren uluslararasıVII insan hakları örgütlerinin raporları ve Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin Yunanistan aleyhine verdiği hükümler karşısında zor durumda kalan Yunanistan bu tarihten itibaren insan hakları karnesini düzeltmek için bazı göz boyama faaliyetlerine girişmiş ancak amacını değiştirmemiştir. Yunanistan Lozan Antlaşması'nın imzalanmasında itibaren Türk azınlığı göçe zorlamak, bu mümkün olmadığı takdirde de asimile etmek hedefini gütmüş ve azınlık politikasını bu iki temel üzerine oturtmuştur. Bu maksatla azınlığın Türk kimliğini kesinlikle reddetmiş ve dini bir cemaat olarak tanımlamış ve tanımlamaya devam etmektedir. Yunanistan bölgedeki Türk nüfusunu azaltmak için her yolu denemektedir. Türkleri Yunan vatandaşlığından çıkartmak için çeşitli kanunlar çıkartmış ve pasaportlarda hileli yöntemlere başvurmuştur. Yunanistan bölgedeki Türklerin toprak mülkiyetini de çeşitli yollar kullanarak ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalarına ara vermeksizin devam etmektedir. Türk azınlığın bilinçlenmesini istemeyen Yunan yönetimleri vatandaşı oldukları halde Türk azınlık mensubu çocukların eğitimlerini engellemek için de çalışmalar yürütmektedir. Yunanistan bütün bu politikalarını sosyal ve ekonomik hayatın tüm yönlerinde uygulamaktadır. Azınlığın ifade özgürlüğü kısıtlanmakta, hakları olduğu halde kendi dini liderlerini seçmeleri engellenmektedir. Siyasal yaşama girmelerini engellemek için anti-demokratik uygulamalar getirilmektedir. Bölgedeki Türk kültür değerlerini tahrip etmektedir. Batı Trakya'ya yatırım yapılmamakta ve altyapı çalışmaları göz ardı edilmektedir. Bu gün Batı Trakya sadece Yunanistan'da değil bütün Avrupa birliği içindeki en gelişmemiş bölge olarak ifade edilmektedir. Yunanistan'ın Batı Trakya politikasını etkileyen beş ana etkenden söz edilebilir. Bunlar tarihsel altyapı, Yunan Ortodoks Kilisesi, şovenizm, Yunanistan'daki Demografik yapının getirdiği endişeler ve Türk-Yunan ilişkileri. Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından 1950'lere kadar Batı Trakya Türk azınlığı Türk Dışişlerinde bir gündem maddesi olarak yer alırken özellikler 1950'lerin ikinci yarısından sonra Kıbrıs sorununun ortayaVIII çıkmasıyla birlikte gündemden düşmüş ve bu tarihten sonra Türk-Yunan ilişkileri ve giderek de Kıbrıs sorununun gölgesinde kalmıştır. Dış işleri Batı Trakya konusunda uzun vadeli politikalar üretememiş, sadece Yunanistan'ın uyguladığı asimilasyon politikalarının dayanılmaz düzeylere geldiği durumlarda reaksiyonel tepkiler vermekle yetinmiştir. Yine aynı dönemde azınlıklarla ilgili olaylarda mütekabiliyet prensibinin esas olduğu gözardı edilerek, Batı Trakya Türk azınlığı düşünülmeden, Türkiye'deki Rum azınlığa karşı çeşitli tasarruflarda bulunulmuştur.
IX ABSTRACT In Western Thrace placed in the Northwest of Greece, there live 117.726 Turks, according to the 2001 census. The Western Thrace conflict dates back to Ayastefanos Treaty signed upon the Russian-Turkish War in 1877-1878. Turks in Western Thrace region struggled both politically and militarily and had several times founded governments/states so as to resist being separated from the Ottoman Empire and being placed under sovereignty of another country. However, international conjuncture had not allowed that struggle come true. All the activities ended with Turkish Republic's signing the Lausanne Peace Treaty after The National Independence War. With this treaty, Western Thrace community was recognized as a minority in Greece and their rights had been secured accordingly. However, despite the treaty, the Greek started to violate the Turkish minority's rights. Western Thrace Turkish minority and Greek minority in Istanbul placed a great deal of effect to Turkish and Greek relations and led into a series of conflicts. Turkish government, on the other hand, had well struggled in order to overcome the conflicts by signing several treaties. After the Cyprus conflict's emerging in 1950s, Turkish and Greek relations faced another period of tension; therefore, the case of Western Thrace Turkish community was drawn into dependence on Turkish and Greek relations and the Cyprus conflict. From 1960s on, the reducing number of Greeks in Istanbul, had terminated the mutuality principle in securing minorities' rights in Turkey and Greece and the Greek had begun behaving even more mercilessly in violating Turks' rights. In 1974, after the Cyprus peace operations, another period of problems started and the case for the Western Thrace went worse; the Greek gained the chance to legitimize their assimilation policy over Turks. Greece has not changed any policy, even though they became a member of the European Union in 1981. After the mid 1990s, having been subject to several judicial sentences by The European Court of HumanRights, they took some precautions against human right violations but they never changed their real policy against Turks. After the Lausanne Treaty, Greece formed its minorities' policy on forcing the Turks to migration or (if this is not possible) assimilating them. Accordingly, Greece has always rejected the "Turkish" identity and has seen them as a religious community. Greece has made any effort to decrease the Turkish population in the region. They have even made some laws which exclude Turks from Greek citizenship and they have been "up to some mischief in passports. Greece also makes great effort against Turkish landowners; they try to prevent Turks from possessing any private properties. Turks' awareness in Greece is also of some harm to the Greek; therefore, they perform some activities against Turkish children's education. Greece is performing these activities in all parts of daily social and political life. They violate the freedom of speech of minorities; they do not allow Turks elect their own apostles (although it is a right); they are placing anti-democratic regulations only to prevent Turks from taking a political role in Greece; Turkish cultural values are being terminated; investment to Western Thrace region and the infrastructure services are very limited. Thus, the region is presented as the least developed region in all the European Union. There are five major factors affecting the Greek policy against Turkish minority; these are historical background, Greek Orthodox Church, chauvinism, the concerns stemming from the demographic structure of Greece and Turkish and Greek relations. Despite the fact that the Turkish minority in the Western Thrace had been an article of the agenda of the Ministry of Foreign Affairs since the Lausanne Treaty till the 1950s, it has been almost out of that agenda starting from the late 1950s after the Cyprus Issue emerged, and from that time on, the relationships between Turkey and Greece has been overshadowed gradually by that issue. The Ministry of Foreign Affairs has not been able to produce long termed policies about the Western Thrace and it has had some reactions only when Greece applied the assimilation policies that came to anXI unbearable level. Also in the same period, ignoring the principle of mutuality about the events related to minorities and without considering the Western Thrace Turkish Minority, particular policies concerning the Greeks in Turkey have been activated and The Ministry of Foreign Affairs, which should have produced ideas on that subject, has just followed them.