Başlangıcından sonuna kadar birçok eserin meydana getirildiği Osmanlı mimarisinde zirve nokta, şüphesizki klasik dönemdir. Diğer medeniyetlerle olan etkileşimini, kendi üslup ve mimarisiyle birleştirerek özgün bir mimari çizgi oluşturan Osmanlılar, yetiştirdiği mimar ve sanatkârlarla bu gelişimi sürdürmüştür.Sinan'la birlikte zirveye ulaşan Osmanlı klasizmi, Mimar Dâvud Ağa'yla birlikte sürmüştür. Üstâdından edindiği mimari birikime kendi üslup özelliklerini de ekleyen Dâvud Ağa'nın, meydana getirdiği eserlere ustasından farklı olarak açıkça imzasını koyduğu sonucuna ulaşılmıştır.Araştırmalarımız sonucunda Mimar Dâvud Ağa'nın üç yapı kitabesine imza koyduğu tespit edilmiştir. Bu İmzalar; Çarşamba Mehmed Ağa Külliyesi, Koca Sinan Paşa Külliyesi ve Sinan Paşa Köşkü Çeşmesi'nde bulunmaktadır. Özellikle 1585 tarihli Çarşamba Mehmed Ağa Külliyesi bu noktada ayrı bir önem arz etmektedir. Ustasının sağlığında ve başmimarlığında bir külliyeye imza koymak Mimar Sinan'ın çırakları arasında sadece Dâvud Ağa'ya mahsus olduğu anlaşılmıştır. Bu durum Dâvud Ağa'nın maharetinin, sanatının ve ustası tarafından yeğlendiğinin en açık kanıtlarından olmalıdır. Böylece Mimar Sinan kendisinden sonra gelebilecek başmimar olarak Dâvud Ağa'yı açık bir şekilde işaret etmek istemiş olabilir. Dâvud Ağa'nın, Çarşamba Mehmed Ağa Külliyesi'ni inşa ettiği yıllarda henüz başmimarlık makamında Sinan olduğu için, imzasını ``mimar'' ünvanı ile kitabede kaydettiği tespit edilmiştir.Dâvud Ağa'nın imzasına rastlanan ikinci eser olan 1591 tarihli Koca Sinan Paşa Köşkü Çeşmesi üzerinde yer alan imzasını da ``mimar'' ünvanı ile atmıştır.Mimarın üçüncü ve son imzasına ise 1594 tarihli Koca Sinan Paşa Külliyesi'nde sebil üzerindeki rastlanılmaktadır. Dâvud Ağa bu kitabede ``serdâr-ı mimârân'' ünvanını kullanmıştır. Bu imza Dâvud Ağa'nın ``başmimar'' olduğuna işaret eden bir husus olarak karşımıza çıkmıştır. Bu unvan Osmanlı mimarlık teşkilatı terminolojisi açısından da ayrı bir öneme sahiptir.Şüphesiz ki Dâvud Ağa tarafından meydana getirilmiş daha birçok eser mevcuttur. Ancak belirli yapılar dışında imzasının bulunmayışı, eserlerinin ve hayatının Mimar Sinan ya da Sedefkâr Mehmed Ağa gibi kayıt altında tutulduğu bir belgenin bulunmaması bizi adı geçen mimarın hayatı, eserleri gibi çok önemli bilgilerden mahrum bırakmaktadır. Bu durumda, dönemin padişahı başta olmak üzere önemli devlet adamlarının siparişlerinin bizzat devrin başmimarı tarafından inşa edildiği düşüncesinden hareketle imzalı olan eserleri diğerleriyle karşılaştırılarak yapıların Dâvud Ağa'ya aidiyeti belirlenmeye çalışılmıştır.Bu bağlamda üzerinde imzası olmayan Gazanfer Ağa Külliyesi'nin, imzasının bulunduğu Koca Sinan Paşa Külliyesi'nden hareketle, Dâvud Ağa'ya ait olduğunu daha kesin bir ifade ile söylemek durumuna kavuşmaktayız.Medrese merkezli külliye programlarının öncüsü olan Dâvud Ağa; başmimarlık döneminde Koca Sinan Paşa Külliyesi, Gazanfer Ağa Külliyesi, Kızlarağası Mehmed Ağa Külliyesi, Hadım Hasan Paşa Külliyesi gibi dört önemli külliye meydana getirmiştir. Bu yapılardan, Dâvud Ağa'nın imzasını taşıyan, Koca Sinan Paşa Külliyesi'nde türbe ve sebilin bir avluda, medresenin ayrı bir avluda toparlandığı plân anlayışının Gazanfer Ağa Külliyesinde de uygulandığı görülmüştür. Bu plân özelliğinden hareketle Gazanfer Ağa Külliyesinin Mimar Dâvud Ağa eseri olduğu sonucuna varılmıştır. Gazanfer Ağa'nın önemli devlet adamı olması ve Gazanfer Ağa Külliyesi'nin Dâvud Ağa'nın başmimarlık döneminde inşa edilmiş olması da bu sonucu destekleyen hususlardır.Dâvud Ağa tarafından uygulanan küçük ölçekli külliye programları, kendisinden daha sonra Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından da benimsemekle birlikte, türbe-medrese birlikteliğinin sağlanması, Mimar Dâvud Ağa'nın geliştirdiği medrese merkezli külliye üslubuna yeni bir açılım getirmiştir. Kuyucu Murad Paşa ve Ekmekçizade Ahmed Paşa Külliyelerinde türbe ile medresenin dershanesi birbirine bitişik inşa edilerek Selçuklu mimarisinde görülen türbe-medrese dershanesi birlikteliğinin yansıması izlenebilmektedir. Bu durum Sedefkâr Ağa'nın kendi üslup anlayışı içerisinde değerlendirilebilir. Böyle bir plân anlayışının ortaya çıkmasındaki temel husus, bânînin kendisini unutturmayarak hayır duası istemesi olmalıdır.Tez çalışmamız kapsamında Dâvud Ağa'nın cami merkezli ve medrese merkezli olmak üzere iki plan tipolojisi kullandığı sonucuna varılmıştır. Mimar Dâvud Ağa'nın cami merkezli külliyelerinden olan ve kitabesinde imzasının yer aldığı Mehmed Ağa Külliyesi'nde ustası Mimar Sinan'ın izinden gittiği anlaşılmaktadır. Bu külliye bünyesindeki Mehmed Ağa Türbesi, caminin kıble yönü istikametinde konumlandırılması (P.1), klasik dönem Osmanlı mimarisinde kabul gören bir kullanım olarak karşımıza çıkmaktadır.Ancak küçük ölçekli ya da medrese merkezli olarak tabir edilen külliye programlarında bu durum farklıdır. Türbe ile sebil yapısı ayrı bir avluda toparlanarak, cami merkezli külliyerdeki kullanımdan ayrılmıştır. Bu durum mimarın kendine has üslup özelliklerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu noktada XVI. yy.ın sonlarına has küçük ölçekli mimari programların öncüsü ve uygulayıcısı Dâvud Ağa'nın ustalık ve yeteneğinin Mehmed Ağa Külliyesi, Cerrah Paşa Külliyesi, Nişancı Mehmed Paşa Külliyesi gibi büyük ölçekli külliye programları kadar dar ve çoğu kez asimetrik arazi üzerine ustalıkla yerleştirdiği Koca Sinan Paşa Külliyesi, Eminönü Siyavuş Paşa Medresesi, Kızlarağası Mehmed Ağa Külliyesi gibi mimari eserlerde aramayı da ihmal etmemek gereklidir.Cerrah Paşa külliyesi, Eminönü Yeni Camii, Sepetçiler Kasrı ve Sinan Paşa Köşkü gibi yapılar ise onun maharetini ve sanatını ispat eden mimari eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Eminönü Yeni Cami Külliyesi Dâvud Ağa tarafından tamamlanmış olsaydı -şüphesizki- onun üslubuna ve mimarlığına dair çok önemli bilgiler edinebilecektik. Bu caminin temel atma aşamasında denize yakın olması nedeniyle meydana gelen problemlerin ustaca çözümü, Dâvud Ağa'nın su yolu nazırlığı tecrübelerinin bir sonucu olduğu anlaşılmıştır.Dâvud Ağa'nın meydana getirdiği eserler incelendiğinde mimaride değişiklik arayışları içerisinde olduğu sonucuna varılmaktadır. Üstâdı Sinan'ın Şehzade Camiinde dış yanlarda yer verdiği mahfiller Mimar Dâvud Ağa tarafından Mesih Mehmed Paşa camiinde de uygulanmıştır. Yine ustasının sıkça kullandığı mihrap sofasının, Çarşamba Mehmed Ağa Camii, Mesih Mehmed Paşa Camii, Nişancı Mehmed Paşa Camii, Cerrah Paşa Camii gibi yapılarda uygulandığı gözlenmiştir.Gerek üslup özelliği gerekse başlattığı imza koyma geleneği ile Sinan sonrası Osmanlı mimarisine çok önemli katkıları olan mimar; yeteneğini, maharetini ve sanatını kanıtlamış ve ölümü üzerine bu görevi Mimar Dalgıç Ahmed Ağa devam ettirmiştir. Ardından Sedefkâr Mehmed Ağa, Kasım Ağa, Mustafa Ağa gibi mimarlarla Sinan sonrası mimarlık faaliyetleri devam etmiştir.
|
After Archıtect Sinan, the chief architect Agha Hassa?s life, works and stylistic understanding of the subjects have been our graduate thesis work sets. Added to study the available data regarding the life of the architect, also added known the others until Dâvud Agha and to the inscriptions found in the name of the architects. Dâvud Agha who had been the chief at the end of century XVI, between 1588-1598 goods bearing the signature of his works and same works had been same style have been engaged to him.Re-reading the inscriptions added to the study of structures under consideration also photographs and plans of the works are examined at the end of study. Of course, each work is not full and complete however, if ı have a litle contribution wıth thıs study to Art History ı will fell myself happy. |