Osmanlı İmparatorluğu' nun 121. şeyhülislâmı olan Musa Kâzım Efendi 1861 yılında Erzurum vilâyetinin Tortum kazasına bağlı Vihik (Pehlivanlı) köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Ailesinin aslen Balıkesirli olduğu tahmin edilmektedir. Memleketinde başlamış olduğu medrese eğitimini sırasıyla Erzurum, Konya ve Balıkesir'de sürdürmüş ve İstanbul'da Fatih medresesinde tamamlamıştır. İcazetnamesini XIX. yüzyılın meşhur ulemâsından Hoca Şakir Efendi'den alan Musa Kâzım Efendi saray bürokratlarıya kurmuş olduğu patronaj ilişkileri sayesinde Fatih dersiâmlığının yanısıra Darülfünun, Dârülmuallimîn, Mekteb-i Hukuk ve Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi gibi İmparatorluğun en gözde eğitim müesseselerinde muallimlik görevlerinde bulunmuştur. Aynı şekilde Maârif ve Meşihat bürokrasisinde de önemli görevlere getirilmiştir. Serbest düşünce yapısının gelişiminde yakın dostu Ahmet Mithat Efendi'nin önemli etkisi olan Musa Kâzım Efendi yazarlık hayatına II. Abdülhamid döneminde, Ahmed Midhat Efendi'nin çıkarmış olduğu Tercümân-ı Hakikât gazetesinde başlamış, II. Meşrûtiyet döneminde Sırât-ı Müstakim, Teârüf-i Müslimin ve İslâm Mecmuası gibi dergilerde devam etmiştir. Milliyetçilik düşüncesine karşı olmasına rağmen İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne mensubiyeti sebebiyle Türkçü fikir çevreleriyle de yakın ilişki içerisinde olmuştur. II. Meşrûtiyet döneminde en uzun süre şeyhülislâmlık makamında bulunma özelliğini taşıyan Musa Kâzım Efendi bu önemli görevini İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne olan sadakatine borçludur. Aralıklı olarak beş defa getirildiği şeyhülislâmlığı sırasında İttihat ve Terakkî'nin politikaları doğrultusunda ilmiye teşkilâtında medrese ve tekke reformlarını gerçekleştirmiştir. Musa Kâzım Enendi 'nin İttihat ve Terakki ile olan ilişkisi II. Meşrûtiyet öncesine dayanmaktadır. İttihat ve Terakkî'nin idareci kadrosu içerisinde yer almışolan Musa Kâzım Efendi aynı zamanda da bu cemiyetin Meclis-i Âyân'daki sözcülüğü görevini yerine getirmiş ve onun dini propogandasını yürütmek üzere kurulan Hey'et-i İlmiye' sini yönetmiştir. Yine İttihat ve Terakki ile olan ilişkileri onu siyasî amaçlarla mason cemiyetine üye olmaya sevketmiştir. Nakşibendi tarikatinin bir üyesi olan Musa Kâzım Efendi 'nin yine İttihatçı olması sebebiyle Bektaşî tarikatine girmiş olduğu şeklindeki iddialar ise asılsızdır. I. Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti'nin aleyhine neticelenmesi üzerine İttihat ve Terakkî kabineleri üyelerini yargılamak üzere kurulan mütareke dönemi Divân-ı Harbinde savaş suçlusu olarak yargılanmış ve neticede on beş yıl kürek cezasına çarptırılmıştır. Cezası padişah VI. Mehmed Vahideddin tarafından üç yıl geçici sürgüne çevrilmiş, sürgüne gittiği Edirne'de 10 Ocak 1920 tarihinde vefat etmiştir. II. Meşrutiyet öncesinde kaleme almış olduğu yazılarında daha ziyade felsefî konularla ilgilendiği görülen Musa Kazım Efendi bu yazılarında dinin insanın ferdi ve toplumsal hayatındaki rolü ile medeniyetin teşekkülü ve korunmasındaki etkilerini vurgulamıştır. Onun felsefî görüşlerini etkileyen faktörler Batılılaşma hareketleri ile birlikte Türkiye'ye girmeye başlayan din karşıtı modern felsefî akımlardır. Bu yüzden Materyalizm ve pozitivizm gibi felsefî akımlara karşı XIX. yüzyılda modernist bir tepki hareketi olarak ortaya çıkan Yeni kelâm hareketinin Türkiye'deki öncüleri arasında yer almıştır. II. Meşrutiyet dönemi İslamcılık akımının önemli temsilcilerinden olan Musa Kâzım Efendi' nin siyasî konularla ilgili yazılarında işlemiş olduğu asıl düşünce İttihat ve Terakki'nin dinsel açıdan meşruiyetini savunmak ve bu Cemiyet'in meşruti yönetimin getirilmesindeki rolünü vurgulamak olmuştur. Bunu yaparken de modern çağın birer ürünü olan demokrasi ve insan haklarının İslâm dini ile tam bir uyum içerisinde olduğunu ispatlamaya çalışmıştır. Kadın haklan konusunu özgürlük ve eşitlik kavramlarıyla bağlantılı olarak ele almış olan Musa Kâzım Efendi'nin kadın ve aile konularındaki fikirleri büyük ölçüde geleneksel bakış açısını yansıtmaktadır.
|
Musa Kâzım Efendi, the 121st şeyhülislâm of the Ottoman Empire, was born in 1861 to a farming family in Vihik (Pehlivanlı), a village in Tortum, which is a provincial subdivision of the province of Erzurum. It is thought that his family was originally from Balıkesir. His madrasah training began in Erzurum, was continued in Konya and Balıkesir, and was completed at the Fatih madrasah in Istanbul. Musa Kâzım Efendi received his madrasah diploma (icazetname) from Hoca Şakir Efendi, a renowned member of the 19th century ulemâ and, owing to the patronage relationships he had established with palace bureaucrats, besides serving as a public lecturer (ders-i amlik) at Fatih mosque, he held teaching positions in some of the most prestigious educational establishments in the Empire: the Darülfünun university, the Dârülmuallimîn teachers' training college, the Mekteb-i Hukuk law school and the Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi lycee. He was also appointed to important bureaucratic positions in Education (Maârif) and the office of the Şeyhülislâm (Meşihat). His development as a free thinker strongly influenced by his close friend, Ahmet Mithat Efendi, Musa Kâzım Efendi began his writing career during the reign of Abdülhamid II, by writing for Ahmed Midhat Efendi' s newspaper, Tercümân-ı Hakikât. He continued writing during the second Constitution Monarchy (II. Meşrûtiyet) period in magazines such as Sırât-ı Müstakim, Teârüf-i Müslimîn and İslâm Mecmuası. Despite the fact that he opposed the idea of nationalism, by reason of his membership in the Committee for Union and Progress (İttihat ve Terakki Cemiyeti) he maintained close ties with adherents of Turkism. Musa Kâzım Efendi owes his status as the longest-serving şeyhülislâm in the second Constitutional Monarchy period to his loyalty to the Committee for Union and Progress. Serving as şeyhülislâm five separate times, within the organization of religious scholars he brought about madrasah and tekke reforms in keeping with Union and Progress policies.IV Musa Kâzım Enendi' s relationship with Union and Progress preceded the second Consitutional Monarchy period. Musa Kâzım Efendi was part of Union and Progress's administrative staff, he was spokesman for the committee's senate (Meclis-i Ayan) and oversaw its Commission on Religious Knowledge (Hey'et-i İlmiye) which was established to conduct its religious propaganda efforts. Similarly, his involvement with Union and Progress led him to become a mason for political purposes. However, claims that Musa Kâzım Efendi, who was a member of the Nakşibendi sect, entered the Bektaşî sect because of his Union and Progress affiliations, are groundless. When World War I ended with the Ottoman Government on the losing side, armistice period military courts were set up to try Union and Progress cabinet members. Musa Kâzım Efendi was convicted as a war criminal and sentenced to 15 years of hard labor. Sultan Mehmed Vahideddin IV commuted his sentence to three years of exile. He died in exile in Edirne on 10 January 1920. In his writings from before the second Constitutional Monarchy, Musa Kâzım Efendi focused mainly of philosophical subjects and emphasized the role of religion in persons' individual and societal lives and its influence on the formation and preservation of civilization. Factors that influenced his philosophical thought included modern anti-religious philosophical trends that entered Turkey along with westernization movements. Accordingly he took his place as one of the pioneers of the new Kelâm movement in Turkey, a 19th century modernist reaction against materialism and positivism. As one of the major representatives of Islamist trend of the second Constitutional Monarchy period, a fundamental issue in Musa Kâzım Efendi's political writings is the defense of the religious legitimacy of Union and Progress. He also emphasizes the Committee's role in the establishment of a constituional regime. In this vein, he endeavored to prove that democracy and human rights, two products of the modern age, were in full harmony with Islam. Musa Kâzım Efendi evaluated women's rights relative to the concepts of freedom and equality. His views on women and family largely reflect his traditional outlook. |