Tez No İndirme Tez Künye Durumu
418955
A transdiscursive enquiry on urban identity / Kentsel kimlik üzerine söylemötesi bir sorgulama
Yazar:AVŞAR KARABABA
Danışman: PROF. DR. SEMRA AYDINLI ; DOÇ. DR. LENA HOPSCH
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarım Bilim Dalı
Konu:Mimarlık = Architecture
Dizin:Kimlik = Identity
Onaylandı
Doktora
İngilizce
2015
132 s.
Kentsel kimlik kavramı kentin küreselleşme süreci bağlamında birçok çelişki (paradox) içerir; bunları anlama ve yorumlama yöntemi alışılagelmişin dışında bir yol izlemeyi gerektirir. Tezin problematiği bu farklı arayışın nedenleri, ilişkileri üzerine temellenen bir dizi sorular örgüsü ile kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Önceden belirlenmiş bir varsayım üzerinden değil; olgunun kendisinin oluşturduğu örüntü üzerinden problematik belirmiştir. Olgu ve değer bütünü olarak kent ve kimlik modernötesi (transmodern) paradigma içinden yeniden düşünülmüştür. Kentsel kimlik kavramına ilişkin söylemler, var olma nedenleri söylemötesi (transdiscursive) bir sorgulamaya tabi tutulmuştur. Bu bağlamda kentsel kimlik, beden-mekan-zaman ilişkisinin göreli ve değişime açık; insan ve çevrenin birbirinden bağımsız, aynı zamanda da birbirine bağlı, birbirini vareden bütünleyen bir ilişki sarmalında, söylemötesi bir okuma ile yeniden anlamlandırılmıştır. Söylemötesi okuma, beden-mekan-zaman kaymalarıyla kentsel fragman olarak ele alınan bir yerde ortaya çıkan çokluk ortamına ilişkin bilgi edinilmesine yardımcı olur. Söylemötesi bir okuma ile o yere ilişkin söylemlerin ve söylem olmayan boyutların birbiriyle olan gerimli ilişkileri anlamlandırılabilir. Bununla birlikte söylemötesi okuma, Foucault'un gönderme yaptığı gibi "kökene dönüş" yaklaşımıyla, anlam katmanlarının yeniden okunmasını tetikleyerek yeri çokluk düzlemine taşır. Söylemötesi sorgulama, kentsel kimlik paradokslarının örtüsü kaldırılmadıkça tamamlanmamıştır; bu da çokluk ortamına yol açan bir olgudur. Söylemler ve söylem olmayan boyutlar arasındaki ilişkiler keşfedilirken yer, çokluk ortamına dönüşür; bu olgu değerlerle ilişkiye girdiğinde sonsuza uzanan bir sarmal döngüde eklenerek çoğalır / artiküle olur. Fark ve Tekrar adlı kitabında Deleuze (1994), "farkın kimliği" terimini aynılık ve farklılık paradoksu bağlamında tartışır; bu terim küresel kentin çelişkiler içeren kentsel kimlik kavramının yeniden düşünülmesine yardımcı olmuştur. Kentsel kimlik çelişkisini içinde barındıran Istanbul'un üç fragmanı –Asmalımescit, Levent-Kâğıthane ve Kuzguncuk bu çalışmada gömülü kuram (grounded theory) bağlamında bütünsel bir yaklaşımla araştırılmıştır. Bu kentsel fragmanların söylemötesi okumaları "ilişki" terimini önceler; her bir fragmanın ilişki örgüsü modernötesi paradigma içinde sorgulanmıştır. Bu sorgulamada kentsel kimlik çelişkisi oluş (becoming), palimpsest ve yer-hafıza (place-memory) kavramları üzerinden keşfedilmiştir. Tezin ikinci bölümünde, mimarlığa ve kente bütünsel bir yaklaşımı da tetikleyecek şekilde kentsel kimlik oluş olarak yeniden yorumlanmıştır. Bu bağlamda Beyoğlu'nun eski bir mahallesi olan Asmalımescit'te oluş, Lefebvre'nin sözcükleriyle "sıçramalarla kesilen …sürekli bir gelişim", olarak beliren kentsel kimlik araştırılmıştır. Tarihi bir yerleşim yeri olan Asmalımescit'te, bir zamanlar konutların yanı sıra gözden uzak meyhaneler, zanaat dükkanları ve sanatçı atölyeleri varken, son yirmi yılda gece hayatında gözde bir yer olmuştur. Bu dönüşüm, küresel kapitalist ekonominin kontrolünde ve neoliberal kültür politikalarının baskın gece hayatı ve eğlence söylemi üzerinden gerçekleşmiştir. Asmalımescit'i bir söyleme indirgemek, insan ile yer arasındaki olası üretken ilişkileri sermaye yararına gizlemektedir. Bu maddi değerleri önceleyen süreç Asmalımescit'te söylemötesi bir yolla açığa çıkartılmıştır. Bu doğrultuda, Asmalımescit'te olagelen ve süregiden dönüşüm, ilişkisel deneyim üzerinden söylem olan ve söylem olmayan boyutlarıyla bir anlatı (narrative) olarak okunmuştur. Asmalımescit'te oluş olarak anlamlandırılan kentsel kimlik, maddi ve tinsel ilişkileri problematize ederek yapılı çevredeki dönüşüm çabaları için alternatif yollar üretme potansiyeli taşımaktadır. Üçüncü bölümde, palimpsest kimlik kavramı, Levent-Kağıthane özelinde, söylemler üzerinden mekanın nasıl sürekli yeniden örgütlendiğiyle ilişkili olarak irdelenmiştir. Modern ve modern sonrası üretim ve tüketim ilişkileri ile gelişen Levent-Kağıthane bugün kentsel dönüşüm sürecindedir. Özellikle Kağıthane'deki mevcut konut alanlarının eski, çürümüş, sağlıksız çağrışımları olan gecekondu bölgesi söylemiyle yıkılması ve yeni, çağdaş, temiz ve sağlıklı olma söylemleriyle özdeşleştirilen yaşama ve çalışma mekanlarıyla yer değiştirmesiyle gerçekleştirilmektedir. Her ne kadar Levent-Kağıthane ona atfedilen söylemler üzerinden yıkılıp yeniden yapılıyor olsa da bu tepeden inme müdahaleler geçmiş ile ilişkisini tamamen koparamaz. Bu durum bir kentsel kimlik çelişkisine işaret etmektedir ve geçmiş ile gelecek arasında bir palimpsest gibi okunabilen kentsel yapıya gönderme yapar. Palimpsest kimlik bilgisi ilişkisel deneyim üzerinden yakalanabilir. Söylem ötesi bir okuma üzerinden -hiçbir zaman bütününü kavrayamayacağımız- Levent-Kağıthane'nin bir anlık bilgisine ulaşmak mümkün olabilir. Bu doğrultuda, bugün "Finans Merkezi" söylemi ile gelişen Levent-Maslak hattının devamında yer alan ve yarım yüzyıl önce sanayi bölgesi olarak kentleşen Levent-Kağıthane, bir palimpsest olarak anlamlandırılmış ve yorumlanmıştır. Endüstriyel yapılar ve gecekondularla kentleşmeye başlayan Levent-Kağıthane'nin, yüksek katlı ofis ve konut bloklarıyla hizmet sektörüne yönelik olarak dönüşümü söylemötesi bir yolla araştırılmıştır. Palimpsest kimlik kavramı ile çok katmanlı kentsel fragmanın geçmişi ve geleceği ilişkisel deneyim üzerinden bugünde üstüste çakıştırılmıştır. Levent-Kağıthane'nin bir palimpsest olarak söylemötesi okuması söylemsellik (discusivity) için yeni yollar açarken kenti ve mimarlığı egemen sistemin baskın söylemlerinden farklı bir şekilde anlamaya olanak sağlamaktadır. Dördüncü bölümde, kentsel kimlik zaman-mekansal bir terim olan yer-hafıza olarak değerlendirilmiş ve Kuzguncuk'un örüntüsel deneyimi üzerinden ortaya koyulmuştur. Maurice Merleau-Ponty'nin bedensel deneyim kavramına gönderme yapan örüntüsel deneyim, beden-özne ve dünya arasında yaşamsal önem taşıyan bir bağlantı olarak belirir. Bu karşılıklı ilişki bir bütün olarak etkileşimler, algılar, çağrışımlar ve anılar olarak zamanın akışına yol açar. Bir yerdeki kültürel kodlar, bu örüntüsel deneyim sürecini farklılaşan oluş olarak harekete geçirirken duygunun yeni bir kavranışı olarak ayrıntılanır ve sürekli yeni olaylar (event) üretir. Her olay beden ve dünya arasındaki diyalog üzerinden kendi dünyasına açılır ve bu yolla orada bir yer-hafıza ortaya çıkar. Kuzguncuk, kültürel, politik, ekonomik, psikolojik ve toplumsal dinamiklerin bir bütün olarak örüldüğü bir yer-hafıza yansıtmaktadır. Kuzguncuk'taki yer-hafıza, üç din ve dört etnik grubun birlikte yaşadığı, kentsel izler bıraktığı üst üste çakışan kültürel kodların oluşturduğu yaşam tarzlarını akla getirir. Zaman-mekansal kültürel kodlar bedensel deneyim yoluyla kavranmıştır. Kuzguncuk'ta beden, hayaller ve çevrenin bütünleşmesiyle örüntüsel deneyim gerçekleşmektedir. Bir söyleme indirgenen kentsel kimlik üzerinden yerel ve genel hükümetlerce desteklenen hızlı sözde kentsel dönüşüm sürecinin zıddına, Kuzguncuk'ta yer-hafıza olarak kavranan kentsel kimlik ile yavaş bir dönüşüm olanaklı kılınmaktadır. Örüntüsel deneyim üzerinden bir yer-hafıza olarak kavranan kentsel kimlik, gelecekteki kentsel dönüşüm projelerinde o yere kimlik olarak bir söylem atanması tuzağına düşmeden gerçekleşmesi için önemli olasılıklar sunmaktadır. Sonuç olarak küreselleşme bağlamında kentsel kimlik kavramını anlamak ve yorumlamak için İstanbul'un seçilen fragmanlarında bütünsel bir yaklaşımla ve gömülü kurama dayalı olarak söylem ötesi bir sorgulama gerçekleştirlimiştir. Oluş, palimpsest ve yer-hafıza kavramları üzerinden yapılan kentsel fragmanların söylemötesi okumalarında oluşturulan anlatılarda kentsel kimlik paradoksuna işaret edilmiştir. Kentsel kimlik paradoksu Asmalımescit, Levent-Kağıthane ve Kuzguncuk'a özgü olmadığı gibi, görünürlüğü kentsel fragmanlarda ortaya çıkan bu üç kavramla da sınırlı değildir. Bununla birlikte seçilen kentsel fragmanlarda söylemötesi okumaların yapılmasına olanak veren bu kavramlar diğer kentsel fragmanlar üzerinden yapılan söylemötesi sorgulamalarda da kullanılabilir. Kentsel kimlik paradoksunun ortaya çıkarılması, bir söylemin kente kimlik olarak atfedilmesinin yarattığı yanılsamanın fark edilmesini sağlayacaktır. Bu yanılsamanın fark edilmesi ile homojen ve sabit bir kentsel mekan ve dünya imgesi yerini dönüşümün başat olduğu, farklılıkların bir arada olduğu çokluk ortamına bırakacaktır. Bu tezde paradoksal bir terim olarak irdelenen kentsel kimlik, sürekli değişen ve dönüşen kenti ve mimarlığı yeniden tasarlamak için yeni görme ve düşünme yollarını keşfetme ufku sağlayacaktır.
In this thesis, a transdiscursive enquiry is employed for understanding and interpreting the urban identity as a paradoxical term within the context of globalization. The paradox of urban identity is discovered through the concepts of becoming, palimpsest and place-memory in Istanbul, here inquired as an exemplar. In three chosen fragments of Istanbul, namely, Asmalımescit, Levent-Kağıthane and Kuzguncuk, unique relations between the body and the place give rise to a constant transformation that enables understanding and interpreting the urban identity in a holistic way. These relations emphasized within the transmodern paradigm are discovered in the chosen urban fragments through transdiscursive readings. Transdiscursive readings are made with a holistic approach and through the grounded theory. A transdiscursive enquiry within the transmodern paradigm is carried out in the chosen urban fragments, in relation to the theoretical framework and methodological tools explained in the introduction. In the second chapter the urban identity is re-interpreted as becoming that would provoke a holistic approach in architecture and urban design. In this regard Asmalımescit is investigated, in which the urban identity emerges as becoming, in Lefebvre's words "a continuous development … punctuated by leaps." Asmalımescit as a historical settlement, where once out of sight taverns, artisan shops and artist ateliers were used to be located, became a favoured place for urban nightlife activities and entertainment, in the last two decades. This transformation took place under the control of the global capitalist economy and neoliberal cultural politics through a dominant discourse of nightlife and entertainment. Reducing Asmalımescit into a discourse conceals the productive potential of the relations between the place and the people in the favour of the capital. This material oriented process is uncovered through a transdiscursive enquiry. In this consideration, the prevalent and ongoing transformation in the area is read as a narrative, through relational experience with its discursive and non-discursive dimensions. Understanding the urban identity as becoming in Asmalımescit problematizes the relations of materiality and immateriality and carries potential to generate alternative ways of dealing with the transformation in the built environment. In the third chapter, the concept of palimpsest identity is scrutinized in particular in Levent-Kağıthane, through how the space is constantly re-organized by discourses. Levent-Kağıthane, which is developed in relation to modern and postmodern production and consumption relations, is undergoing an urban transformation process. This process is taking place through removing the current architectural and urban spaces with the discourse of squatter area that connotes old, rotten, unhealthy and replacing them with new living and working spaces that connote new, contemporary, healthy and clean. Even though Levent-Kağıthane is rebuilt regarding the discourses ascribed to it, by denying the current architecture and urban space, this could not be able to wipe off its relationship to its past. This points to a paradox of urban identity and refers to an urban structure that can be read between the past and the future, as a palimpsest in the present-day. The episteme of 'palimpsest' identity, could be grasped through the relational experience. Through a transdiscursive reading of Levent-Kağıthane -which we would never be able to grasp its whole-, it could only be possible to reach its episteme of at certain moment. In this consideration, Levent-Kağıthane, located on Levent-Maslak axis, which is developed with a "Financial Centre" discourse, is understood and interpreted as a palimpsest. The urbanization of Levent-Kağıthane with the industrial buildings and squatters and its transformation to serve sector with high-rise office and residence blocks is investigated in a transdiscursive way. Through the concept of palimpsest identity, the past and future of the multi-layered urban fragment is superposed in the present day through the relational experience. A transdiscursive reading on Levent-Kağıthane as a palimpsest opens up new ways for discursivity and allows understanding the architecture and city different than the hegemonic system's dominant discourses. In the fourth chapter the urban identity is considered as a spatio-temporal term called place-memory, and introduced through the relational experience of Kuzguncuk. Referring to Maurice Merleau-Ponty's concept of the bodily experience, relational experience emerges as a vital connection between the body-subject and the world. The relational experience is motivated with the cultural codes in Kuzguncuk through which new events are constantly produced. Each event opens up to its own world throughout a dialogue between the body and the world where the place – memory emerges. Kuzguncuk exhibits a place-memory in which cultural, political, economic, psychological and social dynamics are meshed as a whole. Its place-memory brings collections of lifestyles into mind, in which three religious and four ethnic communities have lived together leaving urban traces of overlapped cultural codes. These spatio-temporal cultural codes are grasped through the bodily experience. Integration of the body, imagination and the environment gives way to the relational experience in Kuzguncuk. Due to grasping the place-memory, Kuzguncuk is being transformed slowly, contrasting with the rapid government-supported so-called urban transformation process. Understanding the urban identity as a place-memory, grasped through the relational experience, offer remarkable possibilities for future urban transformation projects, without falling into the trap of ascribing a discourse as an identity. In conclusion, a transdiscursive enquiry is carried out in the chosen fragments of Istanbul with a holistic approach, based on a grounded theory for understanding and interpreting the urban identity within globalisation. The paradox of urban identity is pointed out in the transdiscursive readings of the urban fragments through the concepts of becoming, palimpsest and place-memory in a form of narrative. Pointing out the paradox of urban identity makes it possible to recognize the illusion created by ascribing a discourse as an identity to an urban space. By recognizing this illusion, a homogeneous and static urban space or world image could be displaced with a multiplicity in which the differences co-exist and transformation is a principal. As a result understanding and interpreting the urban identity in a holistic way through the transdiscursive enquiry could open up new ways of thinking –and acting– in architectural and urban design based on constant transformation and also open up different ways for articulating to the eternal transformation of the city.