Tez No İndirme Tez Künye Durumu
567161
The deconstruction of identity in Daniel Libeskind's architecture / Daniel Libeskind'in mimarlığında kimliğin yapısökümü
Yazar:BURÇİN AKOĞLU
Danışman: DOÇ. DR. BURKAY PASİN
Yer Bilgisi: İzmir Ekonomi Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Ana Bilim Dalı
Konu:Mimarlık = Architecture
Dizin:Sosyal kimlik = Social identity ; Ulusötesicilik = Transnationalism ; Yapıbozumu = Deconstruction
Onaylandı
Yüksek Lisans
İngilizce
2019
101 s.
Mimarlık, toplumların ve otoritelerin kimliklerini yansıtabilmek için somut bir odaklanma sağlar. Bu tarz bir somut odaklanma sağlayan en önemli mimari yapılardan biri Daniel Libeskind tarafından tasarlanmış olan Berlin Yahudi Müzesidir. Bu müze Yahudi kimliği, Alman kimliği ve AB kimliğini yansıtması ve ortak bir paydada buluşturması açısından çok önemlidir. Yapıbozumcu bir mimar olan Libeskind mimarlıktaki karmaşık kimlik söylemlerinin bilincinde olup yalnızca binanın yapısında değil aynı zamanda yüklediği soyut anlamlarda da bir kimliği diğerine üstün kılmaktan (sembolik olarak) kaçınır. Çeşitli kimlikleri dengelemek için formu yapıbozumuna uğratırken eşzamanlı ve forma da bağlı olarak anlamları da yapıbozumuna uğratır. Bu yolla kimlik kavramını aşkın bir seviyeye taşır: evrensellik Bu tez, Berlin Yahudi Müzesi mimarisindeki kimlik kavramının yıkıcı ulusalcılıktan, evrenselliğe ve birleştirici ulus-öteciliğine doğru parçalanmasının ve eklemlenmesinin izini sürer.
Architecture provides a concrete focus to reflect the identities of societies and authorities. One of the most important architectural structures providing such a concrete focus is the Jewish Museum in Berlin, designed by Daniel Libeskind. This museum is very important in terms of reflecting and bringing together the Jewish identity, German identity, and the identity of EU. Libeskind, as a deconstructivist architect, is conscious of the complex identity discourses within architecture and not only in the form of the buildings but also in the abstract meanings privileging one identity over another. Therefore, to balance the various identities, while deconstructing the forms, he simultaneously deconstructs the meanings depending on forms, as well. In this way, he carries the concept of identity into a transcendent level: universalism. This thesis traces the fragmentation and articulation of identity concept from a devastating nationalism towards universalism and a unifying post-nationalism in the architecture of Jewish Museum Berlin.