Tez No İndirme Tez Künye Durumu
118210
Akut miyokart infarktüsünde D-dimerin erken prognoz üzerine etkisi / The Effect of D dimer on early prognosis in acute myocart infarction
Yazar:ÖZGÜR YAŞAR AKBAL
Danışman: PROF. DR. ADALET GÜRLEK
Yer Bilgisi: Ankara Üniversitesi / Tıp Fakültesi / Kardiyoloji Ana Bilim Dalı
Konu:Kardiyoloji = Cardiology
Dizin:
Onaylandı
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2002
48 s.
Bu çalışmada plazma D-dimer düzeyinin AMİ'de hastane içi morbidite ve mortalite ile olan ilişkisini ve AMİ'de D-dimerin yükselmesine etki eden faktörleri saptamaya çalıştık. Çalışmamıza AMİ geçiren 80 hasta alındı. Bu hastalar arasında plazma D-dimer düzeyi normal (46 hasta, %57,5) ve yüksek (34 hasta %42,5) olan hastalar karşılaştırıldı. Hastaların, yaş ortalaması 61,16 (±10,63) ve 57 (%71,3)'si erkekti. Plazma D-dimer düzeyi normal ve yüksek olan hastalar arasında yaş ve cinsiyet farkı bulunmadı. Klasik major kardiyovasküler risk faktörlerinden HT, DM, sigara kullanımı ve aile öyküsü gruplar arasında farklı değildi. Ancak hiperlipidemi, D-dimer düzeyi normal olan grupta anlamlı olarak (p=0,0172) daha yüksek bulundu. Bu durumun hiperlipidemik hastalarda fibrinolitik aktivitenin azalmış olmasına bağlı olduğu düşünüldü. EKG'de ST segment yüksekliği ve AMİ'in lokalizasyonu ile plazma D-dimer düzeyi arasında ilişki bulunmadı. Kardiyak miyoknekroz markerlerinden CK-MB, plazma D-dimer düzeyi yüksek olan grupta anlamlı (p=0,0434) olarak daha yüksek bulundu. Ancak CK-MB her iki grupta da normal değerlerin üzerinde olduğu için CK-MB'in plazma D-dimer düzeyinin yükselmesine etkisinin olup olmadığı anlaşılamadı. Ancak plazma D-dimer düzeyi yüksek olan grupta CK-MB düzeyinin anlamlı olarak daha yüksek olması bu grupta AMİ'un daha şiddetli ve infarkt hacminin daha geniş olması ile ilişkili olabilir. Bu grupta morbiditenin anlamlı olarak yüksek olması bu görüşü desteklemektedir. Benzer şekilde plazma homosistein düzeyi de plazma D-dimer düzeyi yüksek olan grupta daha yüksek bulundu. Ancak her iki grupta plazma homosistein düzeyi hastaların çoğunda normal değerlerinin üzerinde olduğu için plazma D-dimer düzeyinin yükselmesine etkisinin olup olmadığı anlaşılamadı. Akut faz reaktanlarından CRP ve fibrinojen, D-dimer düzeyi yüksek olan grupta anlamlı olarak daha yüksek bulundu (sırasıyla p=0,0071, p=0,0187). Fibrinojenin plazma D-dimer düzeyinin yükselmesinde etkili olduğu bulundu. -36 LV trombüsü ve anevrizması ile plazma D-dimer düzeyi arasında ilişki bulunamazken, LA çapı büyük olanlarda, plazma D-dimer düzeyinin anlamlı olarak (p=0,035) daha yüksek olduğu bulundu. Bu durum D-dimer düzeyi yüksek olanlarda LV disfonksiyonunun daha fazla olmasıyla açıklanabilir. KAG'de trombotik görünüm ve KAH'ın yaygınlığı ile D-dimer arasında ilişki bulunmadı. D-dimer düzeyi ile mortalite arasında ilişki gözlenmezken plazma D-dimer düzeyinin morbiditeyle ilişkili (p=0.018) olduğu bulundu. D-dimer düzeyi yüksek olan grupta morbidite daha yüksek bulundu. Lojistik regresyon analizinde fibrinojen, normolipidemi ve morbiditenin plazma D-dimer düzeyinin yükselmesinde belirleyici olduğu bulundu. AMl'de, plazma D-dimer düzeyinin yüksek olması aktif ve devam eden koronertrombüsün varlığını gösterebilir ve bu hastalarda AMİ daha şiddetli ve komplike seyredebilir. Bundan dolayı bu grup hastalarda antitrombotik ve antiagregan tedavi daha yoğun olarak verilmelidir. Komplikasyon gelişme riski bu grup hastalarda daha yüksek olduğu için hastalar daha yakın takip edilmelidir.
Atherosclerotic coronary artery disease in developed western societies (CAD) is the most common cause of death. Acute myocardial infarction (AMI) is responsible for a significant portion of CAD-related deaths. For example in the USA every year approx. 1.5 million people suffer from AMI and about 300 000 of these patients die. More than half of AMI-related deaths (due to lethal arrhythmias) occur within the first hour. In recent years, there has been a significant decrease in deaths due to AMI due to major developments in examination and treatment methods (coronary intensive care units, thrombolytic therapy, PTCA*, beta-blockers, ACE-i**, antiaggregants, etc.). Despite these positive developments in the examination and treatment of AMI, it still continues as an important health problem today. As it is known, the most important cause of AMI is the partial or complete obstruction of the coronary lumen by the thrombus that develops on the ruptured or cracked atheroma plate. As a result, the balance between myocardial oxygen supply and demand is disturbed and myocardial necrosis occurs. During the formation of intracoronary thrombus, various thrombus formation and destruction products are released. Detection of thrombus formation and degradation products in plasma in AMI may indicate the presence of intracoronary thrombus. Extremely high and prolonged stay of thrombus formation and destruction products in plasma suggests that intracoronary thrombus is active and complicated. In some prospective studies, it has been shown that thrombus formation and destruction products are determinants of morbidity and mortality in AMI. However, in some studies, the existence of this relationship could not be demonstrated. For this reason, we aimed to investigate the relationship of O-dimer, one of the fibrin degradation products, with morbidity and mortality in AMI, its short-term prognostic value and the factors affecting the increase of O-dimer.