İkinci Dünya Savaşı'nın ardından dünyanın kendisini içinde bulduğu Soğuk Savaş
Dönemi'nin iki büyük gücünden biri olan SSCB, 1991 yılı sonunda ömrünü tamamlamış ve
birliğin içindeki cumhuriyetler bağımsızlığını bu süreçte ilan etmeye başlamışlardır. Bu
cumhuriyetlerden biri olan Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesi içine girdiği dönemde de
bağımsızlığını kazanmasından sonraki yıllarda da en mühim meselelerinin başında Ermenistan
ile yaşadıkları gelmiştir. 1985'te Gorbaçov'un "Glasnost" ve "Perestroyka" politikalarını
uygulamasıyla SSCB içindeki devletlerde ve topluluklarda başlayan milliyetçi hareketlilik
kapsamında Ermenistan, Azerbaycan'a bağlı Dağlık Karabağ'ı istemeye başlamıştır.
Ermenistan 1987'de Moskova'dan bu bölgeyi isteyip 1988'de de buradaki Azerbaycan
Türklerini göç etmeye zorlamış, karşı gelenlerin de hayatına son vermiştir. Aynı süreçte
buraya Ermeniler de göç ettirilerek Karabağ'ın nüfus dağılımıyla oynanmıştır.
Azerbaycan'da bağımsızlık mücadelesi verilirken öne çıkan ve bu nedenle cezaevine
gönderilen Ebulfez Elçibey ise dönüşüyle beraber Azerbaycan Halk Cephesi'nin kuruluşunu
1989'da tamamlayıp başına geçmiştir. 1989 sonunda Ermenistan'ın Karabağ'ı kendisine
bağlaması gelişmesinden dolayı Azerbaycan'da yönetime yönelik tepkiler ise 1990 senesinde
Rus askerlerinin Bakü'ye girip "Kara Ocak" hadisesinin yaşanmasına sebep olmuştur. Hem
bağımsızlığına kavuşmak hem de Sovyet Rusya destekli Ermenistan'ın Karabağ politikalarına
karşı gelmekle uğraştığı Azerbaycan'ın başına 1990'ın mayıs ayında Ayaz Muttalibov
gelmiştir. Rusların sıkıyönetimi altında başlayan Muttalibov döneminde de Ermenistan'ın
saldırıları devam etmiş ve çok sayıda Türk hayatını kaybetmiştir. Aynı yılın ağustos ayında da
Ermenistan bağımsızlığını ve Karabağ'ın kendisine bağlı olduğunu ilan etmiştir.
Azerbaycan da "Milli Uyanış" günü kabul ettiği 30 Ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etmiş
ve ekim ayında parlamentosunda onaylamasıyla bağımsızlığına kavuşmuştur. Bağımsızlık
mücadelesini veren Azerbaycan Halk Cephesi ile Karabağ konusunda anlaşamayan ve
"Moskova'nın Adamı" olarak görülen Muttalibov ise eylül ayında tek aday olarak girdiği
seçimler sonucu devletin başına gelmiştir. Milli Azadlık Hareketi'ni bağımsızlığını onayladığı
gün sona erdiren Azerbaycan'ın Karabağ konusunda Ermenistan'la diplomatik teması da bu
süreçte başlamıştır. Bundan bir ay sonra, kasım ayında ise Azerbaycan siyasetçileriyle
diplomatlarını taşıyan helikopter düşürülmüş, "Karakend Faciası" yaşanmıştır. Bu hadisenin
ardından diplomasi görüşmeleri sona ermiştir. Ermenistan'ın Azerbaycan Türklerine
zulmünün sürdüğü bu dönemde 1992'nin şubat ayında "Hocalı Katliamı" yaşanmıştır. Mart
ayında istifa etmek zorunda kalan Muttalibov'dan sonra Parlamento Başkanı Memmedov'un
vekalet ettiği devlet başkanlığına ise 1992'nin haziran ayında Ebülfez Elçibey seçilmiştir.
Elçibey döneminin başında Rus askerleri Azerbaycan'dan çıkarılabilmiş ve Ermenistan'ın
aldığı yerlerin bir kısmı geri alınmışsa da zaman içinde buraların ve özellikle de Kelbecer'in
Ermenilerin eline tekrar geçtiği görülmüştür. Bu kayıplar üzerine Bakü'de başlayan
hareketlilik yaklaşık bir sene sonrasında, 1993'ün haziran ayında Elçibey döneminin sona
ermesine yol açmıştır.
Azerbaycan'da yaşanan tüm bu gelişmeler esnasında Türkiye'nin izlediği politika ise
çelişkileri ile öne çıkmıştır. Ele alınan 1990-1993 yılları arasında Cumhurbaşkanının Turgut
Özal olduğu Türkiye'de üç ayrı hükümet görev yapmış, ilk olarak Yıldırım Akbulut
başbakanlığında ve Akbulut'un genel başkanlığı kaybetmesiyle de Mesut Yılmaz'ın
başbakanlığında ANAP'ın 47. ve 48. Hükümetleri görev yaparken 1991'de 49. Hükümet, yani
DYP-SHP Koalisyon Hükümeti ile Süleyman Demirel'in başbakanlığı, Erdal İnönü'nün
başbakan yardımcılığı dönemine geçilmiştir ki tezde ele alınan dönem Azerbaycan için
Muttalibov ve Elçibey'in, Türkiye içinse Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlıkları zamanını
içerecek şekilde düzenlenmiştir. Bu bağlamda Özal'ın 1993'ün nisan ayında yaşamını
yitirmesiyle Demirel mayıs ayında cumhurbaşkanı seçilmiştir. İç politikasının hareketli olduğu
bu dönemde Türkiye'nin iç politikasını da etkileyecek en mühim diplomatik meselelerinden
biri Azerbaycan olmuştur.
Milli hislerle yaklaşılarak Azerbaycan'ın desteklendiği bu süreçlerde bir yandan da tarafsızlık
politikasına soyunan Türkiye, dünyadan ayrı hareket edemeyeceğini söyleyerek Birleşmiş
Milletler ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın söylemleri ve kararlarının gölgesinde
kalmıştır. Bir çok Türk Cumhuriyetinin bağımsız olmasıyla dünyada gözlerin Türklere
çevrildiği 1990'lı yılların başında dil, din, tarih ve kültür birliği yaşanılan çoğu bölgede de
sorunların olması Türkiye'nin temkinli hareket etmesini beraberinde getirmiştir. Öyle ki
Bosna-Hersek'te, Kıbrıs'ta, Kırım'da yaşananlar, ayrıca yurt içinde PKK'nın terör eylemleri,
Ermenistan'ın 1915'i sürekli gündeme taşıyıp özellikle ABD'den bu konuda destek görmesi,
ülkenin güney doğusuna konuşlanmış Çekiç Güç'ün varlığı, Bulgaristan'da Türklere yapılan
baskılar gibi meselelerin üst üste geldiği bu dönemde politikaların şekillenmesi oldukça güç
olmuştur.
Türkiye'nin güçlükler yaşadığı bu dönemde Azerbaycan konusundaki hassasiyeti politik
söylem ve eylemlere çok fazla yansıyamamıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın
Azerbaycan Türkleri ile aramızda "Şii-Sünni" farklılığına vurgu yapması, Başbakan Yıldırım
Akbulut'un başka bir ülkenin iç işlerine karışmanın doğru olmadığını söylemesi, yine
koalisyon döneminde Ermenistan'a "insani yardım" olarak buğday gönderilmesi, elektrik
yardımı yapılması, Başbakan Demirel'in dünyayla birlikte hareket edildiğini açıklaması,
Hikmet Çetin'in AGİK'in kararları üzerinden konuşması, Onur Kumbaracıbaşı'nın Karabağ'ın
Azerbaycan Türkleri ile Ermenilerin meselesi olduğunu dile getirmesi, Ebulfez Elçibey'in
helikopter talebinin kabul edilememesi gibi öne çıkan gelişmeler sadece muhalefetin tepkisine
yol açmamış, halkın eleştirilerine ve Azerbaycan'ın Türkiye'ye duyduğu güvenin sarsılmasına
da neden olmuştur.
Azerbaycan'ın bağımsızlık ve Ermenistan'a karşı topraklarını kaybetmeme mücadelesini
verdiği 1990'lı yılların başında Türkiye ile ilişkileri de bu konular kapsamında kalmış, iktidar
ve muhalefet partilerinin Azerbaycan'daki gelişmelerle ilgili fikirleri TBMM'de oldukça
gündeme gelmiştir. Bu gündemlerin olduğu TBMM Birleşimlerinin taranarak temele
oturtulduğu tezde ayrıca arşiv belgelerinden, gazetelerden ve araştırma eserlerinden de
yararlanılmıştır.
|
After the Second World War, the world found itself in the Cold War Era. One of the two
great powers of this period was the USSR. The USSR ended its life at the end of 1991 and
the republics began to declare their independence. One of these republics is Azerbaijan. The
most important issue of Azerbaijan, both in the period of its struggle for independence and in
the years after it gained its independence, is their lives with Armenia. In 1985, Gorbachev
implemented the "Glasnost" and "Perestroika" policies. Nationalist mobilization began in the
states and communities within the USSR. In this period, Armenia started to want Nagorno-
Karabakh, which is connected to Azerbaijan. Armenia requested this region from Moscow in
1987, forced Azerbaijani Turks here in 1988 to migrate, and killed those who opposed it. In
the same period, Armenians were migrated here and the population distribution of Karabakh
was manipulated.
During the struggle for independence in Azerbaijan, the name Ebulfez Elchibey came to the
fore. For this reason, Elçibey was sent to prison. After Elchibey returned, he completed the
establishment of the Azerbaijan Popular Front in 1989 and became its head. At the end of
1989, there were reactions to the administration in Azerbaijan due to the development of
Armenia's annexation of Karabakh. For this reason, Russian soldiers entered Baku in 1990
and the "Black January" event took place. In this period, Azerbaijan struggled both to gain
its independence and to oppose the Karabakh policies of Armenia supported by the USSR.
Ayaz Muttalibov came to the head of Azerbaijan in May 1990. The attacks of Armenia
continued during the Muttalibov period, which started under the martial law of the Russians.
Many Turks lost their lives during this period. In August 1990, Armenia declared its
independence and Karabakh was dependent on it.
Azerbaijan declared its independence on August 30, 1991, which it recognized as the
"National Awakening" day. It gained its independence in October with the approval of its
parliament. In September, Muttalibov became the sole candidate and was elected president.
The Azerbaijan Popular Front, which called Muttalibov the "Man of Moscow" and fought
for independence, could not agree with Muttalibov on the Karabakh issue. Azerbaijan ended
the National Freedom Movement on the day it ratified its independence. Azerbaijan's
diplomatic contact with Armenia on the Karabakh issue also started in this process. In
November 1991, the helicopter carrying Azerbaijani politicians and diplomats was shot
down, and the "Karakend Disaster" took place. After this incident, diplomatic negotiations
ended. During this period when Armenia's persecution of Azerbaijani Turks continued, the
"Khojaly Massacre" took place in February 1992. After Muttalibov, who had to resign in
March, Parliament Speaker Mammadov acted as the head of state. Ebülfez Elçibey was
elected as the head of state in June 1992. At the beginning of the Elchibey period, Russian
soldiers were able to be expelled from Azerbaijan and some of the territories taken by
Armenia were taken back. But over time, it has been seen that these places, and especially
Kelbecer, were once again in the hands of the Armenians. The activity that started in Baku
after these losses led to the end of the Elchibey period in June 1993, about a year later.
During all these developments in Azerbaijan, the policy followed by Turkey came to the fore
with its contradictions. Between 1990 and 1993, three separate governments served in
Turkey, where the President was Turgut Özal. Firstly, the 47th Government under Yıldırım
Akbulut as the prime minister, and secondly, the 48th Government under the Prime
Ministership of Mesut Yılmaz, after Akbulut lost the chairmanship, was formed by ANAP.
In 1991, with the 49th government, namely the DYP-SHP Coalition Government, Süleyman
Demirel was the prime minister and Erdal İnönü was the deputy prime minister. The period
covered in the thesis is arranged to include the presidency of Muttalibov and Elchibey for
Azerbaijan and Turgut Özal for Turkey. In this context, Demirel was elected president in
May after Özal's death in April 1993. In this period when its domestic policy was active, one
of the most important diplomatic issues that would affect Turkey's domestic policy was
Azerbaijan.
In these processes, in which Azerbaijan was supported by approaching with national
feelings, Turkey adopted a policy of neutrality. Turkey has remained in the shadow of the
United Nations Conference on Security and Cooperation in Europe, saying that it cannot act
separately from the world. With the independence of many Turkish Republics in the early
1990s, the eyes of the world were turned to Turks. In this period, Turkey had to act
cautiously because of the problems in many regions where language, religion, history and
cultural unity were experienced. The issues that came to the fore in this period are as
follows: What happened in Bosnia-Herzegovina, Cyprus, and Crimea, as well as the PKK's
terrorist acts in the country, Armenia's constant bringing 1915 to the agenda and support
especially from the USA, the country's the presence of the Hammer Force stationed in the
southeast, the pressures on the Turks in Bulgaria.
In this period when Turkey was experiencing difficulties, the sensitivity about Azerbaijan
could not be reflected in the political discourse and actions. As a matter of fact, President
Turgut Özal's emphasis on the "Shiite-Sunni" difference between Azerbaijani Turks and us
has garnered a lot of reaction. In addition, the following developments have caused the trust
in Turkey to be shaken: Prime Minister Yıldırım Akbulut's statement that it is not right to
interfere in another country's internal affairs, wheat sent to Armenia as "humanitarian aid"
during the coalition period, electricity aid, Prime Minister Demirel's statement that they act
together with the world, Hikmet Çetin's CSCE decisions speech, Onur Kumbaracıbaşı's
statement that Karabakh is a matter of Azeris and Armenians, Ebulfez Elçibey's request for a
helicopter was not accepted.
In the early 1990s, when Azerbaijan was fighting for independence and not losing its lands
against Armenia, its relations with Turkey remained within the scope of these issues. The
ideas of the ruling and opposition parties about the developments in Azerbaijan came to the
fore in the Grand National Assembly of Turkey. In this thesis, Parliamentary Sessions in
which Azerbaijan is on the agenda were scanned. Archival documents, newspapers and
research works have also been used in the thesis, which is based on the minutes. |