Tabiatı itibariyle sosyal bir varlık olan insan, hayatın her alanında diğer insanlarla iletişim halindedir. Yazılı, sözlü ve fiili olmak üzere çeşitli yollarla gerçekleşen bu iletişim biçimlerinin hukuki sonuç doğurabilmesi, karşılıklı rızanın ortaya konulması şartına bağlıdır. Rızanın dışavurum şekilleri ise farklılık göstermektedir. Burada önemli olan kişinin içteki rızayı tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymasıdır. Bu olmadan herhangi bir şekilde hukuki hüküm tesisi mümkün değildir.
Sözlü veya yazılı bir beyan olmaksızın yalnızca davranışla hukuki işlem tesisinin mümkün olup olmayacağı hususu öteden beri fukahânın gündeminde olmuş, mesele fıkıh literatüründe ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Çağdaş dönemde ise konu oldukça yeni ve farklı boyutlar kazanmıştır. Özellikle konunun güncel açılımlarının varlığı, bu meselenin araştırma konusu olarak belirlenmesinde etkili olmuştur.
Çalışma giriş, iki bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Girişte konunun önemi, amacı, sınırları ve kaynakları hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde, teâtînin hukuki niteliğinin iyi kavranmasına katkı sunacağı öngörüsüyle kavramsal çerçeve ortaya konulmuş, teâtînin benzer kavramlarla olan ilişkisine temas edilmiş ve hukuki niteliği itibariyle teâtî konusu ele alınmıştır. İkinci bölümde, dört fıkıh mezhebi eksen alınmak suretiyle klasik fıkıh doktrininde teâtî konusundaki tavırlar ve hükümler tespit edilmiş, ardından modern dönemde ortaya çıkan teâtî açılımlarına temas edilmiştir. Nihayet bu çalışma neticesinde oluşan tespit ve kanaatler, sonuç kısmında ifade edilmiştir
|
Human beings, as social entities by nature, engage in communication across various aspects of life. This communication, whether written, verbal, or actual, is contingent upon mutual consent for legal implications. The modes of expressing consent exhibit variability, emphasizing the crucial need for an unequivocal manifestation of internal consent. Without such clarity, establishing legal provisions becomes unattainable.
The question of whether legal transactions can be established solely through behavior, without explicit verbal or written declarations, has long intrigued muslim jurists and found detailed examination in fiqh literature. In the contemporary era, this inquiry has taken on new and diverse dimensions, particularly influenced by current expansions within the field, warranting its consideration as a research topic.
This study comprises an introduction, two chapters, and a conclusion. The introduction outlines the significance, purpose, boundaries, and sources of the subject. The first chapter establishes the conceptual framework, delves into the relationship between actions that give rise to implied contracts (ta'ātī) and related concepts, and discusses ta'ātī in terms of its legal nature, aiming to enhance comprehension. The second chapter presents the stances and rulings of classical fiqh doctrine on ta'ātī, using the four Sunnī schools of fiqh as a focal point. Subsequently, the modern expansions of ta'ātī are explored. The conclusion articulates the findings and opinions derived from the study |