Tez No İndirme Tez Künye Durumu
550366
Phenomenology of architecture: A study on architectural experience and design / Mimarlık fenomenolojisi: Mimarlık deneyimi ve tasarımı üzerine bir çalışma
Yazar:AYCAN YILMAZ
Danışman: PROF. DR. LEMAN FİGEN GÜL
Yer Bilgisi: İstanbul Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Bilişim Ana Bilim Dalı / Mimari Tasarımda Bilişim Bilim Dalı
Konu:Mimarlık = Architecture
Dizin:
Onaylandı
Yüksek Lisans
İngilizce
2019
145 s.
Bu çalışma, günümüz görselliğe dayalı mimarlık algısına bir eleştiri olarak mimarlıkta deneyim üzerine bir tartışmadır. Mimarlık görsel bir endüstri olma yönünde hızla ilerliyor. Bir sunum aracı olarak sıkça kullanılan, bina görsellerinin ve fotoğraflarının insanların her gün karşılaştıkları ve deneyimledikleri mimarlıkla ilgisi giderek azalıyor. Görsellere dayanan bu sunum tekniği gerçek mimarlık deneyiminden uzaklaşırken, aynı zamanda mimarlık algısını da etkiliyor. Günümüz görsel odaklı kültürü, görünenin gerçek kabul edildiği, görünmeyenin ise yok sayıldığı bir algıyı empoze etmektedir. Benzer bir eğilim de mimarlığın sunum ve algılanışında hızla ilerliyor. Görsellerin temsil ettiği bu mimarlık, bakılacak bir resim algısı oluşturuyor. Konsept tasarım aşamasındaki çizimlerden başlayıp, binanın inşa edildiği günde çekilen fotoğraflarına kadarki süreci sunan bu görseller, aynı binanın sonraki yaşayışına ve insanla karşılaşmasına dair bir söz söylemiyor. Oysa mimari bu ilk gün çekilen fotoğraftan sonra da uzunca bir süre varolmakta, daha da önemlisi insanların hayatına dahil olmaktadır. Mimarlık algısı bu deneyime ve yaşayışa dayanmalıdır. Mimarlık bu bahsi geçen uzun varoluş sürecinde, insan hayatının önemli bir parçası olarak yaşamaktadır. Doğup büyülen evler, her gün gidilen okullar, tarihin deneyimlendiği müzeler, sergiler, kütüphaneler, tiyatrolar, ofisler, istasyonlar… Tüm bunları içinde barındıran kentler, bireyin ve de her bir bireyin hayatını kapsarken, mimarlık etrafında şekillenmektedir. Bu süreçte mimarlık kentleri ve insanların hayatlarını şekillendirirken, mimarlar da bir istisna oluşturmaz. Günlük yaşamın içine dahil olan mimarlık deneyimi, mimarların ve daha sonrasında tasarlanan mimarinin de bir parçası olarak düşünülebilir. Bu kapsamda, çalışma mimari deneyimi, görsel odaklı anlayışın bir kritiği olarak ele almaktadır. Çalışmanın amacı bu kritik bakış açısı ile, mimarlık deneyimini ve bu deneyimin mimari tasarım süreci üzerindeki olası etkilerini gözlemleyebilmektir. Bu iki ana başlık altında, mimari deneyimin hangi nitelikleri içerdiği ve eğer mimari deneyim tasarım sürecinde etkiliyse bu etkide hangi niteliklerinin rol aldığı soruları araştırılacaktır. Bu kapsam ve amaç çerçevesinde, fenomenoloji büyük önem kazanmaktadır. Benzer sorular fenomenoloji kapsamında süregelen çalışmalara uzun süredir konu olmuştur. Fenomenlerin (görüngülerin) deneyimi üzerine kurulan fenomenoloji, bu deneyimleri anlamlandırma çalışmasıdır. Temelleri Husserl tarafından atılan ancak, geçmişi bilinç felesefesi çerçevesinde Descartes'in: "Düşünüyorum öyleyse varım" fikrine kadar dayanan uzunca yıllardır tartışılan bir düşünce sistemidir. Mimarlık fenomenolojisi de mimarinin bir fenomen olarak alındığı, ve mimarlık deneyiminin tartışıldığı bir alan olarak 1950'lerden itibaren karşımıza çıkmaktadır. Bu alanda Schulz, Rasmussen, Pallasmaa ve Zumthor gibi pek çok isim çalışmalar üretmiştir. Bu çalışma kapsamında fenomenoloji ve mimarlık fenomenolojisi üzerinde bir literatür taraması yapılacaktır. Literatürdeki teroiler ve mimarlık deneyiminin bileşenleri birer birer tartışılacak ve analiz edilecektir. Çalışmanın ikinci kısmındaysa mimarinin deneyimi üzerine bir deneysel çalışma planlanmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi mimarlık öğrencilerinin gönüllülük esasına dayalı katılımında iki aşama halinde düzenlenen bu çalışmada, süregelen bu tartışmaların gerçek hayattaki mimarlık deneyimine yansımaları, varsa bu deneyimin tasarım sürecine etkileri gözlenmek istenmiştir. Diğer bir deyişle bu iki aşama başta sorulan iki araştırma sorusuna paralel olarak planlanmıştır. İlk aşama mimarlık deneyimine odaklanırken, ikinci aşama bu deneyimin tasarım üzerine etkilerine odaklanmıştır. Öğrencilerden birinci aşamada İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasını deneyimlemeleri istenmiştir. Sonrasında deneyimlerini aktaran bir deneyim haritası oluşturmaları istenmiştir. İkinci aşamadaysa, ilk aşamadaki deneyim haritalarından yola çıkarak kendilerinin mimari bir deneyim oluşturmaları istenmiştir. Sonrasındaysa tasarımlarını anlatan bir çalışma hazırlamaları istenmiştir. Her iki aşamada da katılımcılara çok fazla sınır konulmamış, öğrencilerin olabildiğince özgür bir şekilde çalışmaları hedeflenmiştir. Bunun yanında iki hafta süren çalışma tamamlandıktan sonra, her bir katılımcı bu iki aşamayı da kapsayan bir deneyim güncesi hazırlamıştır. Deneyim günceleri, katılımcılar tarafından hazırlanan tüm çalışmaların belgelenip analiz edilmesinde birinci tekil şahıs bakış açısından bakan bir yol gösterici olması adına planlanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları üzerinde değerlendirme yaparken bilimsel araştırma yöntemi olarak gömülü teori yöntemi seçilmiştir. Bu yöntem dahilinde deneysel çalışmadan elden edilen bilgiler ile literatür taramasındaki bilgiler karşılaştırmalı analiz edilecektir. Her bir katılımcının çalışmaları, deneyim güncelerinden ilgili alıntılar verilip ardından değerlendirme yapılacaktır. Her bir değerlendirmeden çıkan anahtar veriler kümeleme yöntemiyle bir araya getirilip karşılaştırmalı olarak analize başlanacaktır. Son aşamadaysa tüm bu veriler mimari deneyim ve tasarım kapsamında en başta yöneltilen sorulara cevaben tartışılacaktır. Bu çalışma sınırlı sayıda mimarlık öğrencisinin katılımı ile, iki hafta süren yalnızca bir deneysel çalışmanın verileri üzerinden tartışılmaktadır. Bu anlamda varılmak istenen nokta araştırılan sorulara kesin ve değişmez cevaplar verebilmek değil, analizler üzerinden cevaben eleştirel bir bakış açısı yakalayabilmektir. Araştırmanın esas konusu mimari deneyimin ve bu deneyimin tasarım sürecine etkilerinin gözlemlenerek, literatür araştırması ile karşılaştırmalı tartışmasıdır. Ancak ileriki çalışmalarda birden çok mimarlık deneyiminin karşılaştırmalı analizi, farklı katılımcı grupları ile aynı mimari alanların deneyimlenmesi gibi daha kapsamlı karşılaştırmalı araştırmalar yapılabilir. Yine bu anlamda mimarlık deneyiminin, mimarlık eğitimi kapsamında tasarım süreçlerine dahili de bir başka ana başlık olarak ele alınabilir.
This study is a discussion on the experience of the architecture in order to have a critique look on today's understanding of architecture that is depending on the visuality. The architecture is fast forwarding in the way of becoming an industry of visuality. The building renders and photographs frequently used as a representational tool are having less and less connection with the simple daily experience of architecture that human involves all the time. The representations depending on these images draw further away from the experience of architecture, while the perception of architecture is also affected in the process. The visually oriented culture of today imposes an understanding that the visuals tell the main story. A similar understanding is also reflecting on architecture while creating a perception of an architecture depending on the visual qualities. These visuals are defining the architecture as an image to be looked at. Through these images the architecture is shown starting from the first sketches of the concept design and ending with the day it is built when the first photographs are captured. On the contrary, after this process, architecture continues to exist and more importantly becomes an important part of human life. The perception of architecture should depend on human experience and life around. More than a picture, architecture is a living element throughout human life. The home one grows up, the school one attends every day, the museums one finds their history, the exhibitions, the libraries, the theatres, the offices, the stations… The cities emerging from these all are containing one and everyone's life, while this is all shaped around the architecture. While the architecture is shaping the cities and the life of humans, architects are no exception. The experience of architecture merging into everyday life is becoming a part of the architects, and possibly their designs on the later process. Within this context, this study looks at the experience of architecture as a critique of today's visually oriented understanding. The aim of the study is to observe the experience of architecture, and its possible relation to the design of architecture through this critical approach. Within this aim, the qualities involved in the experience of architecture, and their possible effects on the design process will be questioned. Around these questions, phenomenology becomes a significant concern. Phenomenology as the study of the phenomenon through experience has been looking for similar kind of questions for many years starting from Husserl. Phenomenology of architecture has been discussed later starting from the 1950s. Schulz, Rasmussen, Pallasmaa, Zumthor and many others worked on this field. As the first stage, the phenomenology and architectural phenomenology studies will be brought by a literature review. Then as the second stage, a workshop study has been planned to observe the qualities involved in the experience of architecture and these qualities' effect on the design process. Within the participation of Istanbul Technical University architecture design students, a two-stage workshop has been carried out. The students experience Taşkışla architecture faculty building of Istanbul Technical University and prepared experience maps on the first stage. Through the second stage, they are asked to design an architectural experience depending on their experience from the first stage. They create some representational works of their design. Finally, they wrote experience journals reflecting on both of these stages. While working on the results of this study, the Grounded Theory method is used. The data learnt from the workshop is analyzed with the theories from the literature review. The works of the students and the quotations from their experience journals will be presented along with an analysis. Then, the key findings from this process will be clustered for the comparative analysis. As the last step, the final data will be discussed as an answer to the research questions. This study depends on a limited participant group as the architectural design students and one case for the experience as the architecture faculty building. As a result, instead of some definitive answer from this limited experimental study, the aim will be the comparative analysis of the real-life experience and its effects on the design process as an answer for the research question. Future studies depending on more than one architectural space or having different participant groups experiencing the same architecture can provide a broader view and more comparative analysis data. In a similar way, the involvement of experience of architecture into design processes through architectural education can be another main topic to be discussed further.