Tez No İndirme Tez Künye Durumu
108220 Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.
Asid-peptik hastalıkların değişen özellikleri /
Yazar:AHMET TEVFİK ENGİN
Danışman: PROF.DR. ZEYNEL MUNGAN
Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Tıp Fakültesi / İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Konu:Gastroenteroloji = Gastroenterology
Dizin:
Onaylandı
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2001
376 s.
ÖZET Son 30-40 yıl içinde, dünya genelinde peptik ülser hastalığı ve komplikasyonla- rının sıklığı ile hastanede yatma, operasyon ve ölüm oranlarında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, ön planda DÜ' nde olmak üzere, Batı toplumların da daha çarpıcı ve hızlı, Doğu toplumları ve gelişmekte olan ülkelerde ise geç başlangıçlı ve daha yavaş olmak üzere belirgin azalma şeklindedir. Tedavi ve tanı metodlarındaki önemli ilerlemeler ve etyopatogenez ile ilgili düşünce değişiklikleri, bu değişimin altında yatan nedenlerdir. Buna karşılık GÖRH' nın sıklığı ise giderek artmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yukarıdaki bilgiler ışığında 90' lı yıllarda peptik ülser hastalığı ve reflü özofajitin ülkemizdeki epidemiyolojik ve demografik özellikleri hakkında bilgi edinmek ve bu verileri 80' li yıllardaki veriler ile karşılaştırmaktır. Bu amaçla, 1993-1999 yılları arası, dispeptik şikayetler ya da kanama nedeni ile yapılmış, 14628 üst GİS endoskopisi kaydı incelenmiştir. Vakaların 7517' si kadın, 7111' i erkektir ve yaş ortalaması 45.7 yıldır. Toplam 3516 (%24) vakada peptik ülser kaydına rastlanmıştır. Peptik ülser görülme sıklığı kadın vakalarda %19.2 iken, erkek vakalarda %29.1 şeklindedir ve peptik ülser sıklığı erkeklerde anlamlı olarak daha fazladır (p<0.001). Tüm peptik ülserli vakalar içinde E/K oranı 1.43 olup, yıllara göre E/K oranında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p=0.207). Duodenum ülseri en sık 4. ve 5. dekadlarda görülürken, mide ülseri 7. ve 6. dekadlarda, DÜ+MÜ ise 7. ve 5. dekadlarda daha sıktır. Duodenum ülseri, MÜ ve DÜ+MÜ' ne göre anlamlı olarak daha genç yaşlarda ortaya çıkmaktadır (p<0.001). Ülser görülme sıklığı, yıllara göre %28.1 (1993) ile %20.3 (1999) arasında değişmekte ve yıllar içinde anlamlı olarak azalmaktadır (p<0.001). Tüm ülserli vakalar içinde lokalizasyonların dağılımı; DÜ %78.8, MÜ %16.2, DÜ+MÜ %5.0 şeklindedir ve DÜ/MÜ oranı 4.87' dir. DÜ/MÜ oranı yıllar içinde 6.64 (1995) ile 3.84 (1999) arasında değişmekte ve anlamlı olarak azalmaktadır (p=0.006). Epigastrik ağrı, DÜ' li vakaların yaklaşık %60' ında gözükürken, MÜ' lilerde %43 oranında mevcuttur. Kanama her iki lokalizasyonda hemen hemen eşit sıklıkta görülmektedir. En fazla vaka kış mevsimin de, en az vaka yaz mevsiminde tespit edilmekle birlikte, mevsimsel dağılımda anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0.115). Aylara göre dağılımda ise, en fazla vaka Aralık ve Mart aylarında bulunurken, en az vaka Ağustos ve Mayıs aylarında tespit edilmiştir. Ancak, aylara göre dağılımda da anlamlı bir fark bulunmamıştır (p=0.166). 63Tüm vakalar içinde bulbus deformasyonu sıklığı, yıllar içinde istatiksel olarak anlamlı şekilde azalmaktadır (p=0.013). Aynı şekilde, deforme pilor sıklığı da yıllar içinde anlamlı olarak azalmaktadır (p<0.001). Hem bulbus hemde pilor deformasyonu erkeklerde anlamlı olarak daha sık gözükmektedir (p<0.001). Tüm vakalar içinde RÖ sıklığı %17.7 bulunmuştur. Reflü özofajit görülme sıklığı, yıllara göre %13.6 (1995) ile %22.9 (1998) arasında değişmektedir ve yıllar içinde anlamlı olarak artmaktadır (p<0.001). Gastroskopi yapılan tüm kadın vakalar içinde RÖ sıklığı %13.3 iken, tüm erkek vakalarda ise %22.3' tür ve RÖ erkeklerde anlamlı olarak daha fazla gözükmektedir (p<0.001). Reflü özofajiti olan vakalar, olmayanlara göre anlamlı olarak daha yaşlıdırlar (p<0.001). Reflü özofajit sıklığı en az 2. dekadda, en fazla ise 7. dekadda görülmektedir ve RÖ görülme sıklığı yaş ile birlikte anlamlı olarak artmaktadır (p<0.001). Reflü özofajiti olan tüm vakalarda derecelerin dağılımı; grade 1 %69.5, grade 2 %22.4, grade 3 %5.6, grade 4 %2.5 şeklindedir ve özofajit derecelerinin şiddeti de yaş ile birlikte istatiksel olarak anlamlı şekilde artmaktadır (p<0.001). Ülseri olmayan vakalarda reflü özofajit sıklığı %16.2 iken, ülseri olan vakalarda ise sıklık %22.5' tur ve ülserli vakalarda RÖ sıklığı anlamlı olarak daha fazladır (p<0.001). Bununla birlikte, RÖ olan vakalarda peptik ülser sıklığı %30.5 bulunurken, RÖ olmayanlarda ülser sıklığı %22.6' dır ve RÖ olanlarda peptik ülser sıklığı anlamlı olarak daha fazladır (p<0.001). Reflü özofajiti olan ülserli vakalarda lokalizasyonların dağılımı ise; DÜ %80.5, MÜ %13.4, DÜ+MÜ %6.1 şeklindedir. Tüm gastroskopiler içinde HH sıklığı %11.8' dir. Hiatus hernisi sıklığı tüm kadın vakalar içinde %10.1 olarak bulunurken, tüm erkek vakalarda ise %13.6' dır ve HH erkeklerde kadınlara göre anlamlı olarak daha fazla gözükmektedir (p<0.001). Hiatus hernisi olan vakalar, hernisi olmayanlara göre anlamlı olarak daha yaşlıdır (p<0.001). Hiatus hernisi sıklığı en az 2. dekadda, en fazla ise 7. dekadda görülmektedir ve sıklık yaş ile birlikte anlamlı olarak artmaktadır (p<0.001). Hiatus hernisi sıklığı, RÖ olan vakalarda %31.5 iken, RÖ olmayanlarda ise %7.6' dır ve HH sıklığı reflü özofajiti olanlarda anlamlı olarak daha fazladır (p<0.001). Aynı şekilde, RÖ sıklığı HH olanlarda %47.1 olurken, hernisi olmayanlarda %13.8' dir ve RÖ sıklığı hernisi olanlarda anlamlı olarak daha fazladır (p<0.001). Hiatus hernisi olan reflü özofajitli vakalarda, hernisi olmayan reflü özofajitli vakalara göre özofajit derecelerinin şiddeti istatiksel olarak anlamlı şekilde artmaktadır (p<0.001). 64