Çalışmanın konusunu, suç işlemek yoluyla elde edilen her türlü malvarlığı
değerinin, diğer bir deyişle karaparanın yasa dışı kaynağını gizlemek, karaparanın
yasal yollardan edinildiği izlenimini oluşturarak mali sisteme dâhil etmek olarak
tanımlanabilecek karapara aklama oluşturmaktadır. Karapara aklama, yasa dışı
yollardan elde ettikleri kazançtan yetkililerin dikkatini çekmeden ve yaptırıma
uğrama korkusu olmaksızın serbestçe faydalanmak işleyen suçlular için bir
zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Suçlular, karapara aklama faaliyetlerine
başvurarak ellerindeki kazanca hukuka uygunluk görünümü kazandırmakta ve daha
sonra bunu, hem suç eylemlerini sürdürüp hem de yasal yatırımlar yaparak daha fazla
zenginleşmede kullanabilmektedir. Karapara aklama hukukun yanı sıra ekonomi,
iktisat, sosyoloji gibi disiplinleri ve hukukun da birden fazla dalını ilgilendiren
karmaşık ve geniş bir kavramdır. Ceza hukuku alanında gerçekleştirilmiş bu
çalışmanın odağında karapara aklama suçu bulunmaktaysa da, konunun bütünlüğü
içerisinde aktarılması amacıyla ve gerekli olduğu ölçüde karapara aklamanın diğer
boyutları da sınırlı olarak ele alınmıştır.
Her ne kadar karapara aklama yeni bir suç değilse de, teknolojik ve ekonomik
gelişmelere paralel olarak hızla evrilebilme özelliği bu suç üzerine tartışılması
ihtiyacını devam ettirmektedir. Çok da uzak olmayan geçmişte hayal edilemeyecek
sanal işlem yapma olanakları bugün yalnızca insanlığın hizmetine sunulmakla
kalmamış, karapara aklayıcılar tarafından suç işlemede araçlaştırılmaya dahi
başlamıştır. Malvarlığı değerlerini üreten suçun işlenişine doğrudan katılmayan ve
hatta bu suçun ne olduğunu dahi sorgulamayan, ancak malvarlığı değerlerini belli bir
ücret karşılığı ve uzmanlıklarını kullanarak aklayan, karapara aklamayı meslek
hâline getirmiş profesyonel karapara aklayıcılar ortaya çıkmıştır. Daha nicesi
bulunan bu gibi gelişmeler göz önüne alındığında ve hukukun hayatın akışından
bağımsız tutulamayacağı da düşünülerek, karapara aklama sorununun güncelliğini
koruduğu söylenebilmektedir. Karapara aklamanın suçlularına erişilmesi ve
mücadelesi zor, çok yönlü, ağır sonuçlar doğuran suçluluk görünümleri olan organize
suçluluk, terörizmin finansmanı ve yolsuzlukla sıkı ilişkisi ve bu suçluluk
görünümlerine karşı karapara aklamayla mücadele sisteminden faydalanılabileceği
görüşünün artık küresel düzeyde kabul görmesi de konunun önemini arttırmaktadır.
Bu doğrultuda, çalışmanın öncelikli amacı bir suç tipi olarak karapara
aklamayı incelemektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 282. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan ve asıl karapara aklama suçu olarak nitelenebilecek "suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu" ile karapara aklamanın bir soonraki
aşamasını yaptırıma tabi tutan ve böylece ilk fıkranın devamı ve tamamlayıcısı olan,
aynı maddenin 2. fıkrasındaki "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini bilerek satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma suçu" çalışmada kapsamlı olarak
ele alınacaktır. Ancak bu suç tiplerini incelemeye geçmeden önce, karapara aklama
kavramının mümkün olduğunca açık ve ayrıntılı olarak irdelenmesi ve karapara
aklamayla mücadele sisteminin küresel düzeyde gelişiminin ve içerdiği unsurların
aktarılması hedeflenmiştir. Böylece, karapara aklama suçlarının mücadele sistemi
içerisindeki yerinin anlaşılması ve beklentilere cevap vermedeki etkinliklerinin
ortaya konulması umulmaktadır. Karapara aklama üzerine akademik yayınlar,
Birleşmiş Milletler sözleşmeleri ve Avrupa Birliği düzenlemeleri gibi uluslararası
belgeler, ülkemize ek olarak çeşitli yabancı ülke kanunları, yerli ve yabancı içtihat ve
karapara aklamayla mücadele sistemi içerisinde faaliyet gösteren kuruluşların
yayınlarının incelenmesiyle oluşturulmuş çalışma, üç bölümden oluşmaktadır.
Çalışmanın birinci bölümü, karapara aklamanın kavramsal boyutuna
ayrılmıştır. Bu bölümde, karapara aklamanın kökünde bulunan karapara terimi
tanımlanmakta ve kayıtdışı ekonomi ile ilişkisi üzerinde durulmakta, karapara
aklama tanımı yapılmakta, karapara aklamanın nedenleri, aşamaları ve yöntemleri ele
alınmaktadır. Belirtmek gerekir ki, çalışmada sıklıkla başvurulmaları ya da yetkililer
bakımından oluşturdukları özel güçlükler dolayısıyla seçilmiĢ belli baĢlı karapara
aklama yöntemleri tüketici bir liste oluşturma düşüncesi olmaksızın tanıtılmaktadır.
Gerçekten de, karapara aklamanın neredeyse sınırsız sayıda yöntemi bulunmakta
olup bu yöntemlere her gün yenileri eklenmekte, üstelik bilinen yöntemler de
karapara aklayıcılar tarafından para hareketlerinin takibini zorlaştırmak için bir arada
kullanılmaktadır. Bütün karapara aklama vakalarında bulunduğu kesin olarak
söylenebilecek tek ortak özellik, malvarlığı değerlerinin kendilerine kaynaklık eden
suç ile yasallık görünümü arasında hareket ettirilmesidir. Bununla birlikte, en
azından belli başlı yöntemlerin anlaşılması hem karapara aklama kavramının tam
olarak aydınlatılması hem de ilgili suç tipinin somut hayat gereklerine cevap verip
vermediğinin değerlendirilmesi açısından şarttır. Birinci bölümde ayrıca karapara
aklamanın doğurduğu toplumsal ve ekonomik sonuçlar ele alınmaktadır. Karapara
aklamayla mücadeleye hem ulusal hem uluslararası düzeyde verilen önem, anılan
sonuçların ağırlığının ve geniş bir alana yayılmasının doğrudan sonucudur.
Karapara aklamanın tarihsel gelişimi de çalışmanın birinci bölümünde
değerlendirilmektedir. Ek olarak, karapara aklamanın hem sebebi hem sonucu olan
ve bu döngüsel ilişkiden dolayı çalışma boyunca sıklıkla anılacak olan organize
suçluluk, terörizmin finansmanı ve yolsuzluk kavramları kısaca tanıtılmakta ve
bunların karapara aklamayla bağlantısı açıklanmaktadır. Anılan suçluluk
görünümlerinin ortak noktası, toplumsal, ekonomik ve kültürel yapılar üzerinde son
derece yıkıcı etkilere sahip olmaları ve kimi durumlarda hukuk devletinin kendisine
dahi tehdit oluşturabilmeleridir. Bunlarla doğrudan mücadelenin sonuç vermediği
hâllerde karapara aklamayla mücadele sisteminden faydalanabileceği bugün
uluslararası düzeyde kabul edilmektedir. Karapara aklama faaliyetlerinin takibiyle
suçluların kimliğinin saptanıp adalet karşısına çıkarılmalarının sağlanması ve suç
işleme olanaklarının ellerinden alınması mümkün olabilmektedir.
Çalışmanın ikinci bölümü, küresel karapara aklamayla mücadele sistemini
konu almaktadır. İkinci bölümde, öncelikle bağımsız bir suç tipi olarak karapara
aklamanın ve ayrıca önleyici tedbirlerinin iç hukuklarda yer bulmasında belirleyici
rol oynamış uluslararası sözleşmeler incelenmektedir. Daha sonra, karaparayla
aklamayla mücadelenin evrimini ve standartlarını yansıtmaları bakımından konuya
ululararası yaklaşımı takip etmede son derece işlevsel bulunan Avrupa Birliği
düzenlemeleri ele alınmaktadır. Karaparayla mücadelenin odağında bulunan ve
dünya genelinde standartların belirleyicisi kabul edilen Mali Eylem Görevi Gücü
(FATF) tanıtılmakta ve yayınladığı Tavsiyeler ile diğer önemli uygulamaları
açıklanmaktadır.
FATF Tavsiyeleri her ne kadar bağlayıcı nitelikte değilse de, iç hukuklarında
bu Tavsiyeler doğrultusunda düzenleme yapmayan ülkeler FATF tarafından
"uyumsuz" olarak sınıflandırılmaktadır. Bu da, o ülkenin ticari ilişkilerinin
zedelenmesi, diğer ülkelerce kendisine ek denetimler ve ağır özen yükümlülüğü
standartları uygulanması anlamına gelmektedir. Ayrıca, Tavsiyeler bağlayıcılık
gücüne sahip belgeler üreten ve ülkelere yaptırım uygulayabilen Birleşmiş Milletler
tarafından da desteklenmektedir. Böylece FATF önderliğinde tüm ülkelerin
benimsemesi beklenen küresel ve tek tipleşmiş bir karapara aklamayla mücadele
sistemi oluşturulmaktadır. Karapara aklama ile öncül suçlarının sınır aşan niteliği,
karapara aklayıcıların yeni teknolojiler ile iletişim ve ulaşım olanaklarından en etkin
şekilde faydalandığı ve günümüzün bütünleşmiş piyasaları dolayısıyla dünyanın
herhangi bir yerinde yaşanan ekonomik ve hukukî sorunların başka ülkelere
yayılması olasılığının yüksek olduğu dikkate alındığında, karapara aklama sorununun
uluslararası düzeyde ele alınmasının ve ülkeler arası tek tipleşme ile yoğun
işbirliğinin sağlanmasının zorunlu olduğu görüşü baskındır.
Bu noktada, farklı kökenlere sahip tüm bu uluslararası belge ve
uygulamaların meydana getirdiği sistemin, ceza hukuku ayağının yanı sıra bir de
önleyici ayağı bulunduğu vurgulanmalıdır. Ceza hukuku ayağının, ancak önleyici
tedbirler yoluyla karapara aklama suçunun engellenemediği durumlarda, ikincil
olarak devreye girmesi beklenmektedir. Bu düşünceye paralel olarak, karapara
aklama suçuna ilişkin düzenlemelere geçilmeden önce önleyici ayak hakkında
açıklamalar yapılmakta ve önleyici tedbir yükümlüsü kişi ve kuruluşlar ile müşteri
kimlik tespiti ve özen yükümlülüğü, nakit işlem ve şüpheli işlem bildirimleri, uyum
programları, uyum görevlisi atama gibi önleyici tedbirler üzerimde durulmaktadır.
Bu başlık altında ayrıca ülkemizdeki Mali Suçları Araştırma Kurulu gibi mali
istihbarat birimleri de ele alınacaktır.
İkinci bölümün son kısmında, farklı hukukî geleneklere sahip olmaları ve
karapara aklama suçuyla yoğun olarak ilişkilendirilmeleri dolayısıyla seçilmiş bir
dizi ülkenin, bu suçu ceza kanunlarında nasıl düzenlediği irdelenecektir. Bu bölüm,
ülkelerin hukukî, toplumsal ve ekonomik yapılarındaki belirgin farklılıklara rağmen
karapara aklama suçları bakımından son derece benzer düzenlemelere sahip
olduklarını ortaya koymaktadır. Nitekim, çalışmada tanıtılmış küresel karapara
aklamayla mücadele sistemince benimsenmiş standartlara uygun düşmeyen düzenlemeler yapılması birtakım dış baskı ve yaptırımları sonuçladığından, tek
tipleşme yönünde çok açık bir eğilim söz konusudur. Bu tek tipleşme bir yandan
karapara aklamanın doğası gereği etkin mücadelenin bir koşuluyken, bir yandan da
kendine has özelliklere sahip ülkeler bakımından yanlış uygulamaların ortaya
çıkması tehlikesine yol açmaktadır. Çalışmada, karapara aklama suçu hükümlerinin
siyasi veya ekonomik maksatlarla kötüye kullanıldığı ve umulduğu gibi organize
suçluluğa ve diğer büyük ölçekli suçlara yönelmek yerine çok küçük çaplı bireysel
suçlar bakımından uygulandığı örneklere yer verilmektedir.
Çalışmanın üçüncü bölümü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan
karapara aklama suçlarını ayrıntılı olarak incelemeyi hedeflemektedir. Bu bölümde
öncelikle karapara aklama suçunun ülkemizdeki tarihsel gelişimi üzerinde
durulmaktadır. Ardından mevcut ceza kanunumuzdaki karapara aklama suçu
düzenlemelerinin, yine aynı kanunda bulunan ve kimi özellikleriyle çalışmamıza
konu suçlarla benzerlik gösteren suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçu (TCK
m.165), bilgi vermeme suçu (TCK m.166), suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirme suçu (TCK m.281) ve suçluyu kayırma suçu (TCK m.283) ile
karşılaştırılmasına çalışılmakta ve ilgili maddelerin kapsamı ortaya koyulmaktadır.
Üçüncü bölümün ilk iki kısmında bu bilgiler aktarıldıktan sonra, üçüncü
kısımda TCK m.282/1'de yer alan "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama
suçu" incelenmektedir. Suçun kanunî unsuru ve suçla korunan hukukî değer
açıklanmakta, daha sonra suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun
önşart olarak öncül suçun varlığı konusu değerlendirilmektedir. Öğretide öncül suç
ile suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu ilişkisi üzerine
gerçekleşmiş tartışmalara da bu başlık altında değinilmekte ve öncül suçun asıl
konumuz olan suça etkisi, yurtdışında işlenmesi olasılığı, zaman bakımından
uygulanması ve vergi suçlarını kapsaması noktaları üzerinde durulmaktadır. Daha
sonra, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun faili, mağduru,
maddi unsuru, manevî unsuru, hukuka aykırılık unsuru, kusurluluğa etki eden hâller,
suçu etkileyen hâller, suçun özel görünüş biçimleri, etkin pişmanlık, yaptırımlar,
soruşturma, kovuşturma ve infazı da, öğretideki farklı görüşler ve ülkemiz içtihadı
ışığında irdelenmektedir.
Üçüncü bölümün son kısmı ise, "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini
bilerek satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma suçu"nu düzenleyen TCK
m.282/2'nin incelenmesine ayrılmıştır. Bu kısımda da, bir önceki kısmın sistematiği
takip edilmekte ve suçun kanunî unsuru, koruduğu hukukî değerler, önşartı, faili,
mağduru, maddi unsuru, manevî unsuru, hukuka aykırılık unsuru, kusurluluğa etki
eden hâller, suçu etkileyen hâller, suçun özel görünüş biçimleri, etkin pişmanlık,
yaptırımlar, soruşturma, kovuşturma ve infazı üzerine açıklamalar yapılmaktadır.
TCK m.282/2'de öngörülmüş suç tipinin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini
aklama suçunun bir sonraki aşamasına karşılık gelmesi dolayısıyla, bu başlıklar
altında yapılması gereken açıklamalar çoğu kez örtüşmektedir. Bu gibi durumlarda
TCK m.282/1 incelenirken ilgili alt başlık altında verilmiş bilgilere yollamada bulunulmakta ve böylece aynı bilgilerin çalışma içerisinde tekrarlanmasının önüne
geçilmeye çalışılmaktadır.
|
This thesis concerns itself with money laundering, which may be defined as
concealing the illegal source of proceeds obtained through criminal activities or, in
other words, of "dirty money", bestowing dirty money with the appearance of
legitimacy and introducing it to the financial system. Money laundering constitutes a
necessity for criminals seeking to benefit freely from their ill-gotten gains without
risking being noticed by authorities and penalized for their illegal actions. Through
money laundering, criminals create the illusion of lawfulness with regard to their
proceeds and utilize these proceeds to further prosper, both through continuing their
criminal activities and through making legal investments. Money laundering is a
sophisticated phenomenon, which falls within the sphere of interest of various
disciplines such as economy, finance and sociology as well as multiple branches of
law. Although this thesis, prepared within the frame of penal law, is centered on and
around the offence of money laundering, other dimensions of this concept are also
discussed to the extent deemed necessary to study the subject as a coherent whole.
Despite the offence of money laundering having a long history, its ability to
evolve quickly in accordance with the technologic and economic developments
renders the need to study it a continuous one. For instance, the possibility to make
online transactions, which could not have been imagined in the recent past, is today
not only in the service of the humankind but also exploited by money launderers as a
means of realizing their criminal purposes. Furthermore, professional money
launderers, who launder the proceeds of crime using their expertise in return for a
fee, without participating in the crimes generating these proceeds or even having
knowledge of such crimes, have emerged. Taking into account many such
developments, of which the abovementioned constitute only a couple examples, and
the fact that legislation may not be envisioned in isolation from the concrete events
in the world, it may be stated that the issue of money laundering happens to be a
current one. Moreover, money laundering has a close connection with other criminal
phenomena such as organized crime, financing of terrorism, and corruption, which
present unique difficulties to the authorities who aim to fight them. The global
acceptance of the idea that the anti-money laundering system may also be used to
fight such crimes increases the importance attached to the issue in question.
The primary purpose of this study is to make a close examination of the
offence of money laundering. The offence of "laundering of assets acquired from an
offence", the main money laundering offence stipulated in the first paragraph of
Article 282 of the Turkish Penal Code (TPC) numbered 5237 and the offence of
"purchasing, accepting, keeping or using laundered assets", which penalizes the next
step of money laundering, thus complementing the first paragraph, and is stipulated
in the second paragraph of the aforementioned Article of the TPC, shall be discussed
comprehensively within this thesis. However, before proceeding to the discussion
regarding these offences, money laundering as a concept as well as the global antimoney laundering system and its components shall be contemplated. Thusly, one
may better perceive the role given to money laundering offences within the broader construct of the anti-money laundering system and assess their efficacy in fulfilling
their purpose. This thesis, which is composed of three parts, is the result of a
thorough analysis of academic materials regarding money laundering, international
instruments such as United Nations treaties and European Union legislation,
domestic and foreign penal codes and jurisprudence as well as material released by
organizations active in the field of anti-money laundering.
The first part of the thesis is devoted to understanding money laundering as a
phenomenon. In this part, the term "dirty money" is defined and its relation with
informal economy is explained before moving on to the definition, stages and
methods of money laundering. It must be emphasized that the money laundering
methods included in this part by no means comprise an exhaustive list and are
selected due to either their wide-spread use by money launderers or to the obstacles
they pose to the authorities investigating money laundering cases. Indeed, there are
virtually endless methods of laundering proceeds of crime, with new ones emerging
constantly, and the well-studied methods are used in conjunction to render following
the money more difficult. The only certain common denominator to all money
laundering cases is that dirty money is moved between its illegal source and the
appearance of legitimacy. Nevertheless, being acquainted with the principal methods
of money laundering is crucial to shedding light on the concept of money laundering
and assessing the sufficiency of the legislation in responding to exigencies created by
concrete events. In the first part of the thesis, the social and economic consequences
of money laundering are also pondered upon as the great weight placed on antimoney laundering system, both on national and international scales, is the direct
result of such grave and far-reaching consequences.
Another heading under the first chapter of the thesis is the history of money
laundering. In addition, the phenomena of organized crime, financing of terrorism,
and corruption, which shall be frequently mentioned through the thesis as they
present both as a reason for and a result of money laundering and thus, reinforce one
another in a vicious cycle, and their connection to the main topic of the thesis are
explained. Organized crime, financing of terrorism, and corruption all share the trait
of being extremely destructive to social, economic and cultural constructs and may
even threaten the rule of law in certain instances. In cases where it is not possible to
fight such types of criminality directly, the anti-money laundering system may be of
great help to the authorities. Through pursuing the dirty money, the identity of
previously unknown criminals may be uncovered, leading to their prosecution and
the seizure of the proceeds of their crimes, depraving them of their means to carry
out further unlawful activities.
The second part of the thesis revolves around the global anti-money
laundering system. To begin, international treaties which have played a significant
role in money laundering offences and relevant preventive measures being prescribed
in national legislations are examined. Then, the European Union legislation on
money laundering is outlined in an effort to trace the evolution of the anti-money
laundering system and the standards of compliance with this system. Subsequently,
Financial Action Task Force (FATF), the organization which stands at the focal point
of the anti-money laundering system and determines the standards and policies
concerning the fight against money laundering, and its most prominent contributions
to the topic in question are reviewed.
Even though FATF Recommendations are non-binding instruments,
governments that fail to transpose their provisions to their national legislation may be
classified as "non-compliant", which damages their international commercial
relations as a non-compliant country becomes subject to increased controls and
diligence during international transactions. In addition, the adoption of the standards
set forth by Recommendations is promoted through United Nations, a body which
have the power to produce binding instruments and impose sanctions. Consequently,
a global anti-money laundering system, which is led by FATF and to which all
countries are expected to adhere has emerged. The transnational aspect of money
laundering offence and its predicate offences, the speed and efficiency with which
money launderers exploit brand new technologies as well as developments in
communication and logistics, and the contagiousness of economic and legal issues
between countries in the face of the present-day integrated markets are all factors that
feed the current notion that money laundering is a problem that needs to be handled
on an international level. Following from this notion, standardization of national
legislations and establishment of high levels of cooperation between countries are
considered indispensable.
It must be underlined that the global anti-money laundering system, created
through international instruments and practices sprouting from various roots, is
composed of a preventive pillar as well as a criminal law pillar. Criminal law is
envisioned as a secondary resort, the primary purpose of the system being thwarting
money laundering activities through preventive measures. Hence, it appears
beneficial to describe the preventive measures before focusing on the legislation
regarding the offence of money laundering. Therefore, designated organizations and
individuals responsible for taking these measures and the measures themselves,
which may be listed as customer identification and due diligence, reporting of cash
transactions and suspicious transactions, preparing compliance programs and
assigning compliance officers, shall be discussed within the third part of the second
chapter. Establishment of financial intelligence units, such as the Financial Crimes
Investigation Board (MASAK) in Turkey, is also considered under this heading.
In the last chapter of the second part, the money laundering provisions in the
penal codes of several countries, chosen due to their differing legal traditions and
their frequent association with money laundering activities, are presented. This
chapter illustrates that countries that are quite diverse in their legal, social and
economic structures have very similar provisions pertaining to the offence of money
laundering. On the one hand, this standardization is a prerequisite for rendering the
fight against money laundering effective, but on the other hand these imported
provisions may give rise to disagreeable consequence in countries with idiosyncratic
conditions. In the thesis, instances where the money laundering provisions have been
abused for financial or political gain or have been used to persecute very smallscale, individual criminal acts, rather than targeting organized crime and high-profile
crime as expected, have been provided.
The third part of the thesis delves into a detailed analysis of the money
laundering provisions in the Turkish Penal Code No. 5237. The first chapter of this
part depicts the historical evolution of the offence of money laundering in Turkey.
Afterwards, money laundering provisions in the TPC are compared with other
offences which exhibit certain similarities to the money laundering offence, namely
purchasing or accepting property acquired through the commission of an offence (TPC Art. 165), failure to provide information (TPC Art. 166), destruction,
concealing or altering evidence (TPC Art. 281) and protecting an offender (TPC Art.
283), thus elucidating the scope of the provisions in question.
After the presentation of the abovementioned topics in the first two chapters
of the third part, the third chapter analyzes the offence of "laundering of assets
acquired from an offence" as set forth in the first paragraph of Article 282 of TPC.
The legislative aspect of the provision and the rights and legitimate interests it
protects are explained before proceeding to discussions concerning the predicate
offence, which constitutes a precondition of the offence at hand. The relation
between the predicate offence and the offence of laundering of assets acquired from
an offence, predicate offences committed in foreign countries, the question of
temporal applicability and the inclusion of tax offences among predicate offences are
discussed within this scope. Perpetrator, victim, actus reus, mens rea, wrongdoing,
culpability, aggravating circumstances, special forms of appearance, effective
remorse, punishment and security measures, matters of investigation, prosecution
and enforcement are all examined in the light of the diverging opinions in the
doctrine and the jurisprudence.
The last chapter of the third part is concerned with the analysis of the offence
of "purchasing, accepting, keeping or using laundered assets", set forth by the second
paragraph of Article 282 of TPC. The system of analysis adopted in the previous
chapter is utilized in relation to this offence as well and the legislative aspect, rights
and legitimate interests protected, precondition, perpetrator, victim, actus reus, mens
rea, wrongdoing, culpability, aggravating circumstances, special forms of
appearance, effective remorse, punishment and security measures, matters of
investigation, prosecution and enforcement are contemplated. As the offence of
purchasing, accepting, keeping or using laundered assets constitutes the next step
after the laundering of assets acquired from an offence, the explanations under such
headings are often identical to those put forth in the previous chapter. In such cases,
the relevant subheading in the previous chapter shall be referenced for the sake of
avoiding repetition. |