Tez No İndirme Tez Künye Durumu
633094
Karapara aklama / Money laundering
Yazar:ECE ÖZTÜRK
Danışman: DOÇ. DR. PINAR KARTAL
Yer Bilgisi: Galatasaray Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı / Ceza Hukuku Bilim Dalı
Konu:Hukuk = Law
Dizin:Kara para = Black money ; Kara para aklama = Money laundering ; Karşılaştırmalı hukuk = Comparative law ; Türk Ceza Kanunu = Turkish Penal Code
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
400 s.
Çalışmanın konusunu, suç işlemek yoluyla elde edilen her türlü malvarlığı değerinin, diğer bir deyişle karaparanın yasa dışı kaynağını gizlemek, karaparanın yasal yollardan edinildiği izlenimini oluşturarak mali sisteme dâhil etmek olarak tanımlanabilecek karapara aklama oluşturmaktadır. Karapara aklama, yasa dışı yollardan elde ettikleri kazançtan yetkililerin dikkatini çekmeden ve yaptırıma uğrama korkusu olmaksızın serbestçe faydalanmak işleyen suçlular için bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Suçlular, karapara aklama faaliyetlerine başvurarak ellerindeki kazanca hukuka uygunluk görünümü kazandırmakta ve daha sonra bunu, hem suç eylemlerini sürdürüp hem de yasal yatırımlar yaparak daha fazla zenginleşmede kullanabilmektedir. Karapara aklama hukukun yanı sıra ekonomi, iktisat, sosyoloji gibi disiplinleri ve hukukun da birden fazla dalını ilgilendiren karmaşık ve geniş bir kavramdır. Ceza hukuku alanında gerçekleştirilmiş bu çalışmanın odağında karapara aklama suçu bulunmaktaysa da, konunun bütünlüğü içerisinde aktarılması amacıyla ve gerekli olduğu ölçüde karapara aklamanın diğer boyutları da sınırlı olarak ele alınmıştır. Her ne kadar karapara aklama yeni bir suç değilse de, teknolojik ve ekonomik gelişmelere paralel olarak hızla evrilebilme özelliği bu suç üzerine tartışılması ihtiyacını devam ettirmektedir. Çok da uzak olmayan geçmişte hayal edilemeyecek sanal işlem yapma olanakları bugün yalnızca insanlığın hizmetine sunulmakla kalmamış, karapara aklayıcılar tarafından suç işlemede araçlaştırılmaya dahi başlamıştır. Malvarlığı değerlerini üreten suçun işlenişine doğrudan katılmayan ve hatta bu suçun ne olduğunu dahi sorgulamayan, ancak malvarlığı değerlerini belli bir ücret karşılığı ve uzmanlıklarını kullanarak aklayan, karapara aklamayı meslek hâline getirmiş profesyonel karapara aklayıcılar ortaya çıkmıştır. Daha nicesi bulunan bu gibi gelişmeler göz önüne alındığında ve hukukun hayatın akışından bağımsız tutulamayacağı da düşünülerek, karapara aklama sorununun güncelliğini koruduğu söylenebilmektedir. Karapara aklamanın suçlularına erişilmesi ve mücadelesi zor, çok yönlü, ağır sonuçlar doğuran suçluluk görünümleri olan organize suçluluk, terörizmin finansmanı ve yolsuzlukla sıkı ilişkisi ve bu suçluluk görünümlerine karşı karapara aklamayla mücadele sisteminden faydalanılabileceği görüşünün artık küresel düzeyde kabul görmesi de konunun önemini arttırmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmanın öncelikli amacı bir suç tipi olarak karapara aklamayı incelemektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 282. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve asıl karapara aklama suçu olarak nitelenebilecek "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu" ile karapara aklamanın bir soonraki aşamasını yaptırıma tabi tutan ve böylece ilk fıkranın devamı ve tamamlayıcısı olan, aynı maddenin 2. fıkrasındaki "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini bilerek satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma suçu" çalışmada kapsamlı olarak ele alınacaktır. Ancak bu suç tiplerini incelemeye geçmeden önce, karapara aklama kavramının mümkün olduğunca açık ve ayrıntılı olarak irdelenmesi ve karapara aklamayla mücadele sisteminin küresel düzeyde gelişiminin ve içerdiği unsurların aktarılması hedeflenmiştir. Böylece, karapara aklama suçlarının mücadele sistemi içerisindeki yerinin anlaşılması ve beklentilere cevap vermedeki etkinliklerinin ortaya konulması umulmaktadır. Karapara aklama üzerine akademik yayınlar, Birleşmiş Milletler sözleşmeleri ve Avrupa Birliği düzenlemeleri gibi uluslararası belgeler, ülkemize ek olarak çeşitli yabancı ülke kanunları, yerli ve yabancı içtihat ve karapara aklamayla mücadele sistemi içerisinde faaliyet gösteren kuruluşların yayınlarının incelenmesiyle oluşturulmuş çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümü, karapara aklamanın kavramsal boyutuna ayrılmıştır. Bu bölümde, karapara aklamanın kökünde bulunan karapara terimi tanımlanmakta ve kayıtdışı ekonomi ile ilişkisi üzerinde durulmakta, karapara aklama tanımı yapılmakta, karapara aklamanın nedenleri, aşamaları ve yöntemleri ele alınmaktadır. Belirtmek gerekir ki, çalışmada sıklıkla başvurulmaları ya da yetkililer bakımından oluşturdukları özel güçlükler dolayısıyla seçilmiĢ belli baĢlı karapara aklama yöntemleri tüketici bir liste oluşturma düşüncesi olmaksızın tanıtılmaktadır. Gerçekten de, karapara aklamanın neredeyse sınırsız sayıda yöntemi bulunmakta olup bu yöntemlere her gün yenileri eklenmekte, üstelik bilinen yöntemler de karapara aklayıcılar tarafından para hareketlerinin takibini zorlaştırmak için bir arada kullanılmaktadır. Bütün karapara aklama vakalarında bulunduğu kesin olarak söylenebilecek tek ortak özellik, malvarlığı değerlerinin kendilerine kaynaklık eden suç ile yasallık görünümü arasında hareket ettirilmesidir. Bununla birlikte, en azından belli başlı yöntemlerin anlaşılması hem karapara aklama kavramının tam olarak aydınlatılması hem de ilgili suç tipinin somut hayat gereklerine cevap verip vermediğinin değerlendirilmesi açısından şarttır. Birinci bölümde ayrıca karapara aklamanın doğurduğu toplumsal ve ekonomik sonuçlar ele alınmaktadır. Karapara aklamayla mücadeleye hem ulusal hem uluslararası düzeyde verilen önem, anılan sonuçların ağırlığının ve geniş bir alana yayılmasının doğrudan sonucudur. Karapara aklamanın tarihsel gelişimi de çalışmanın birinci bölümünde değerlendirilmektedir. Ek olarak, karapara aklamanın hem sebebi hem sonucu olan ve bu döngüsel ilişkiden dolayı çalışma boyunca sıklıkla anılacak olan organize suçluluk, terörizmin finansmanı ve yolsuzluk kavramları kısaca tanıtılmakta ve bunların karapara aklamayla bağlantısı açıklanmaktadır. Anılan suçluluk görünümlerinin ortak noktası, toplumsal, ekonomik ve kültürel yapılar üzerinde son derece yıkıcı etkilere sahip olmaları ve kimi durumlarda hukuk devletinin kendisine dahi tehdit oluşturabilmeleridir. Bunlarla doğrudan mücadelenin sonuç vermediği hâllerde karapara aklamayla mücadele sisteminden faydalanabileceği bugün uluslararası düzeyde kabul edilmektedir. Karapara aklama faaliyetlerinin takibiyle suçluların kimliğinin saptanıp adalet karşısına çıkarılmalarının sağlanması ve suç işleme olanaklarının ellerinden alınması mümkün olabilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümü, küresel karapara aklamayla mücadele sistemini konu almaktadır. İkinci bölümde, öncelikle bağımsız bir suç tipi olarak karapara aklamanın ve ayrıca önleyici tedbirlerinin iç hukuklarda yer bulmasında belirleyici rol oynamış uluslararası sözleşmeler incelenmektedir. Daha sonra, karaparayla aklamayla mücadelenin evrimini ve standartlarını yansıtmaları bakımından konuya ululararası yaklaşımı takip etmede son derece işlevsel bulunan Avrupa Birliği düzenlemeleri ele alınmaktadır. Karaparayla mücadelenin odağında bulunan ve dünya genelinde standartların belirleyicisi kabul edilen Mali Eylem Görevi Gücü (FATF) tanıtılmakta ve yayınladığı Tavsiyeler ile diğer önemli uygulamaları açıklanmaktadır. FATF Tavsiyeleri her ne kadar bağlayıcı nitelikte değilse de, iç hukuklarında bu Tavsiyeler doğrultusunda düzenleme yapmayan ülkeler FATF tarafından "uyumsuz" olarak sınıflandırılmaktadır. Bu da, o ülkenin ticari ilişkilerinin zedelenmesi, diğer ülkelerce kendisine ek denetimler ve ağır özen yükümlülüğü standartları uygulanması anlamına gelmektedir. Ayrıca, Tavsiyeler bağlayıcılık gücüne sahip belgeler üreten ve ülkelere yaptırım uygulayabilen Birleşmiş Milletler tarafından da desteklenmektedir. Böylece FATF önderliğinde tüm ülkelerin benimsemesi beklenen küresel ve tek tipleşmiş bir karapara aklamayla mücadele sistemi oluşturulmaktadır. Karapara aklama ile öncül suçlarının sınır aşan niteliği, karapara aklayıcıların yeni teknolojiler ile iletişim ve ulaşım olanaklarından en etkin şekilde faydalandığı ve günümüzün bütünleşmiş piyasaları dolayısıyla dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan ekonomik ve hukukî sorunların başka ülkelere yayılması olasılığının yüksek olduğu dikkate alındığında, karapara aklama sorununun uluslararası düzeyde ele alınmasının ve ülkeler arası tek tipleşme ile yoğun işbirliğinin sağlanmasının zorunlu olduğu görüşü baskındır. Bu noktada, farklı kökenlere sahip tüm bu uluslararası belge ve uygulamaların meydana getirdiği sistemin, ceza hukuku ayağının yanı sıra bir de önleyici ayağı bulunduğu vurgulanmalıdır. Ceza hukuku ayağının, ancak önleyici tedbirler yoluyla karapara aklama suçunun engellenemediği durumlarda, ikincil olarak devreye girmesi beklenmektedir. Bu düşünceye paralel olarak, karapara aklama suçuna ilişkin düzenlemelere geçilmeden önce önleyici ayak hakkında açıklamalar yapılmakta ve önleyici tedbir yükümlüsü kişi ve kuruluşlar ile müşteri kimlik tespiti ve özen yükümlülüğü, nakit işlem ve şüpheli işlem bildirimleri, uyum programları, uyum görevlisi atama gibi önleyici tedbirler üzerimde durulmaktadır. Bu başlık altında ayrıca ülkemizdeki Mali Suçları Araştırma Kurulu gibi mali istihbarat birimleri de ele alınacaktır. İkinci bölümün son kısmında, farklı hukukî geleneklere sahip olmaları ve karapara aklama suçuyla yoğun olarak ilişkilendirilmeleri dolayısıyla seçilmiş bir dizi ülkenin, bu suçu ceza kanunlarında nasıl düzenlediği irdelenecektir. Bu bölüm, ülkelerin hukukî, toplumsal ve ekonomik yapılarındaki belirgin farklılıklara rağmen karapara aklama suçları bakımından son derece benzer düzenlemelere sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Nitekim, çalışmada tanıtılmış küresel karapara aklamayla mücadele sistemince benimsenmiş standartlara uygun düşmeyen düzenlemeler yapılması birtakım dış baskı ve yaptırımları sonuçladığından, tek tipleşme yönünde çok açık bir eğilim söz konusudur. Bu tek tipleşme bir yandan karapara aklamanın doğası gereği etkin mücadelenin bir koşuluyken, bir yandan da kendine has özelliklere sahip ülkeler bakımından yanlış uygulamaların ortaya çıkması tehlikesine yol açmaktadır. Çalışmada, karapara aklama suçu hükümlerinin siyasi veya ekonomik maksatlarla kötüye kullanıldığı ve umulduğu gibi organize suçluluğa ve diğer büyük ölçekli suçlara yönelmek yerine çok küçük çaplı bireysel suçlar bakımından uygulandığı örneklere yer verilmektedir. Çalışmanın üçüncü bölümü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan karapara aklama suçlarını ayrıntılı olarak incelemeyi hedeflemektedir. Bu bölümde öncelikle karapara aklama suçunun ülkemizdeki tarihsel gelişimi üzerinde durulmaktadır. Ardından mevcut ceza kanunumuzdaki karapara aklama suçu düzenlemelerinin, yine aynı kanunda bulunan ve kimi özellikleriyle çalışmamıza konu suçlarla benzerlik gösteren suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçu (TCK m.165), bilgi vermeme suçu (TCK m.166), suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu (TCK m.281) ve suçluyu kayırma suçu (TCK m.283) ile karşılaştırılmasına çalışılmakta ve ilgili maddelerin kapsamı ortaya koyulmaktadır. Üçüncü bölümün ilk iki kısmında bu bilgiler aktarıldıktan sonra, üçüncü kısımda TCK m.282/1'de yer alan "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu" incelenmektedir. Suçun kanunî unsuru ve suçla korunan hukukî değer açıklanmakta, daha sonra suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun önşart olarak öncül suçun varlığı konusu değerlendirilmektedir. Öğretide öncül suç ile suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu ilişkisi üzerine gerçekleşmiş tartışmalara da bu başlık altında değinilmekte ve öncül suçun asıl konumuz olan suça etkisi, yurtdışında işlenmesi olasılığı, zaman bakımından uygulanması ve vergi suçlarını kapsaması noktaları üzerinde durulmaktadır. Daha sonra, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun faili, mağduru, maddi unsuru, manevî unsuru, hukuka aykırılık unsuru, kusurluluğa etki eden hâller, suçu etkileyen hâller, suçun özel görünüş biçimleri, etkin pişmanlık, yaptırımlar, soruşturma, kovuşturma ve infazı da, öğretideki farklı görüşler ve ülkemiz içtihadı ışığında irdelenmektedir. Üçüncü bölümün son kısmı ise, "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini bilerek satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma suçu"nu düzenleyen TCK m.282/2'nin incelenmesine ayrılmıştır. Bu kısımda da, bir önceki kısmın sistematiği takip edilmekte ve suçun kanunî unsuru, koruduğu hukukî değerler, önşartı, faili, mağduru, maddi unsuru, manevî unsuru, hukuka aykırılık unsuru, kusurluluğa etki eden hâller, suçu etkileyen hâller, suçun özel görünüş biçimleri, etkin pişmanlık, yaptırımlar, soruşturma, kovuşturma ve infazı üzerine açıklamalar yapılmaktadır. TCK m.282/2'de öngörülmüş suç tipinin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun bir sonraki aşamasına karşılık gelmesi dolayısıyla, bu başlıklar altında yapılması gereken açıklamalar çoğu kez örtüşmektedir. Bu gibi durumlarda TCK m.282/1 incelenirken ilgili alt başlık altında verilmiş bilgilere yollamada bulunulmakta ve böylece aynı bilgilerin çalışma içerisinde tekrarlanmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
This thesis concerns itself with money laundering, which may be defined as concealing the illegal source of proceeds obtained through criminal activities or, in other words, of "dirty money", bestowing dirty money with the appearance of legitimacy and introducing it to the financial system. Money laundering constitutes a necessity for criminals seeking to benefit freely from their ill-gotten gains without risking being noticed by authorities and penalized for their illegal actions. Through money laundering, criminals create the illusion of lawfulness with regard to their proceeds and utilize these proceeds to further prosper, both through continuing their criminal activities and through making legal investments. Money laundering is a sophisticated phenomenon, which falls within the sphere of interest of various disciplines such as economy, finance and sociology as well as multiple branches of law. Although this thesis, prepared within the frame of penal law, is centered on and around the offence of money laundering, other dimensions of this concept are also discussed to the extent deemed necessary to study the subject as a coherent whole. Despite the offence of money laundering having a long history, its ability to evolve quickly in accordance with the technologic and economic developments renders the need to study it a continuous one. For instance, the possibility to make online transactions, which could not have been imagined in the recent past, is today not only in the service of the humankind but also exploited by money launderers as a means of realizing their criminal purposes. Furthermore, professional money launderers, who launder the proceeds of crime using their expertise in return for a fee, without participating in the crimes generating these proceeds or even having knowledge of such crimes, have emerged. Taking into account many such developments, of which the abovementioned constitute only a couple examples, and the fact that legislation may not be envisioned in isolation from the concrete events in the world, it may be stated that the issue of money laundering happens to be a current one. Moreover, money laundering has a close connection with other criminal phenomena such as organized crime, financing of terrorism, and corruption, which present unique difficulties to the authorities who aim to fight them. The global acceptance of the idea that the anti-money laundering system may also be used to fight such crimes increases the importance attached to the issue in question. The primary purpose of this study is to make a close examination of the offence of money laundering. The offence of "laundering of assets acquired from an offence", the main money laundering offence stipulated in the first paragraph of Article 282 of the Turkish Penal Code (TPC) numbered 5237 and the offence of "purchasing, accepting, keeping or using laundered assets", which penalizes the next step of money laundering, thus complementing the first paragraph, and is stipulated in the second paragraph of the aforementioned Article of the TPC, shall be discussed comprehensively within this thesis. However, before proceeding to the discussion regarding these offences, money laundering as a concept as well as the global antimoney laundering system and its components shall be contemplated. Thusly, one may better perceive the role given to money laundering offences within the broader construct of the anti-money laundering system and assess their efficacy in fulfilling their purpose. This thesis, which is composed of three parts, is the result of a thorough analysis of academic materials regarding money laundering, international instruments such as United Nations treaties and European Union legislation, domestic and foreign penal codes and jurisprudence as well as material released by organizations active in the field of anti-money laundering. The first part of the thesis is devoted to understanding money laundering as a phenomenon. In this part, the term "dirty money" is defined and its relation with informal economy is explained before moving on to the definition, stages and methods of money laundering. It must be emphasized that the money laundering methods included in this part by no means comprise an exhaustive list and are selected due to either their wide-spread use by money launderers or to the obstacles they pose to the authorities investigating money laundering cases. Indeed, there are virtually endless methods of laundering proceeds of crime, with new ones emerging constantly, and the well-studied methods are used in conjunction to render following the money more difficult. The only certain common denominator to all money laundering cases is that dirty money is moved between its illegal source and the appearance of legitimacy. Nevertheless, being acquainted with the principal methods of money laundering is crucial to shedding light on the concept of money laundering and assessing the sufficiency of the legislation in responding to exigencies created by concrete events. In the first part of the thesis, the social and economic consequences of money laundering are also pondered upon as the great weight placed on antimoney laundering system, both on national and international scales, is the direct result of such grave and far-reaching consequences. Another heading under the first chapter of the thesis is the history of money laundering. In addition, the phenomena of organized crime, financing of terrorism, and corruption, which shall be frequently mentioned through the thesis as they present both as a reason for and a result of money laundering and thus, reinforce one another in a vicious cycle, and their connection to the main topic of the thesis are explained. Organized crime, financing of terrorism, and corruption all share the trait of being extremely destructive to social, economic and cultural constructs and may even threaten the rule of law in certain instances. In cases where it is not possible to fight such types of criminality directly, the anti-money laundering system may be of great help to the authorities. Through pursuing the dirty money, the identity of previously unknown criminals may be uncovered, leading to their prosecution and the seizure of the proceeds of their crimes, depraving them of their means to carry out further unlawful activities. The second part of the thesis revolves around the global anti-money laundering system. To begin, international treaties which have played a significant role in money laundering offences and relevant preventive measures being prescribed in national legislations are examined. Then, the European Union legislation on money laundering is outlined in an effort to trace the evolution of the anti-money laundering system and the standards of compliance with this system. Subsequently, Financial Action Task Force (FATF), the organization which stands at the focal point of the anti-money laundering system and determines the standards and policies concerning the fight against money laundering, and its most prominent contributions to the topic in question are reviewed. Even though FATF Recommendations are non-binding instruments, governments that fail to transpose their provisions to their national legislation may be classified as "non-compliant", which damages their international commercial relations as a non-compliant country becomes subject to increased controls and diligence during international transactions. In addition, the adoption of the standards set forth by Recommendations is promoted through United Nations, a body which have the power to produce binding instruments and impose sanctions. Consequently, a global anti-money laundering system, which is led by FATF and to which all countries are expected to adhere has emerged. The transnational aspect of money laundering offence and its predicate offences, the speed and efficiency with which money launderers exploit brand new technologies as well as developments in communication and logistics, and the contagiousness of economic and legal issues between countries in the face of the present-day integrated markets are all factors that feed the current notion that money laundering is a problem that needs to be handled on an international level. Following from this notion, standardization of national legislations and establishment of high levels of cooperation between countries are considered indispensable. It must be underlined that the global anti-money laundering system, created through international instruments and practices sprouting from various roots, is composed of a preventive pillar as well as a criminal law pillar. Criminal law is envisioned as a secondary resort, the primary purpose of the system being thwarting money laundering activities through preventive measures. Hence, it appears beneficial to describe the preventive measures before focusing on the legislation regarding the offence of money laundering. Therefore, designated organizations and individuals responsible for taking these measures and the measures themselves, which may be listed as customer identification and due diligence, reporting of cash transactions and suspicious transactions, preparing compliance programs and assigning compliance officers, shall be discussed within the third part of the second chapter. Establishment of financial intelligence units, such as the Financial Crimes Investigation Board (MASAK) in Turkey, is also considered under this heading. In the last chapter of the second part, the money laundering provisions in the penal codes of several countries, chosen due to their differing legal traditions and their frequent association with money laundering activities, are presented. This chapter illustrates that countries that are quite diverse in their legal, social and economic structures have very similar provisions pertaining to the offence of money laundering. On the one hand, this standardization is a prerequisite for rendering the fight against money laundering effective, but on the other hand these imported provisions may give rise to disagreeable consequence in countries with idiosyncratic conditions. In the thesis, instances where the money laundering provisions have been abused for financial or political gain or have been used to persecute very smallscale, individual criminal acts, rather than targeting organized crime and high-profile crime as expected, have been provided. The third part of the thesis delves into a detailed analysis of the money laundering provisions in the Turkish Penal Code No. 5237. The first chapter of this part depicts the historical evolution of the offence of money laundering in Turkey. Afterwards, money laundering provisions in the TPC are compared with other offences which exhibit certain similarities to the money laundering offence, namely purchasing or accepting property acquired through the commission of an offence (TPC Art. 165), failure to provide information (TPC Art. 166), destruction, concealing or altering evidence (TPC Art. 281) and protecting an offender (TPC Art. 283), thus elucidating the scope of the provisions in question. After the presentation of the abovementioned topics in the first two chapters of the third part, the third chapter analyzes the offence of "laundering of assets acquired from an offence" as set forth in the first paragraph of Article 282 of TPC. The legislative aspect of the provision and the rights and legitimate interests it protects are explained before proceeding to discussions concerning the predicate offence, which constitutes a precondition of the offence at hand. The relation between the predicate offence and the offence of laundering of assets acquired from an offence, predicate offences committed in foreign countries, the question of temporal applicability and the inclusion of tax offences among predicate offences are discussed within this scope. Perpetrator, victim, actus reus, mens rea, wrongdoing, culpability, aggravating circumstances, special forms of appearance, effective remorse, punishment and security measures, matters of investigation, prosecution and enforcement are all examined in the light of the diverging opinions in the doctrine and the jurisprudence. The last chapter of the third part is concerned with the analysis of the offence of "purchasing, accepting, keeping or using laundered assets", set forth by the second paragraph of Article 282 of TPC. The system of analysis adopted in the previous chapter is utilized in relation to this offence as well and the legislative aspect, rights and legitimate interests protected, precondition, perpetrator, victim, actus reus, mens rea, wrongdoing, culpability, aggravating circumstances, special forms of appearance, effective remorse, punishment and security measures, matters of investigation, prosecution and enforcement are contemplated. As the offence of purchasing, accepting, keeping or using laundered assets constitutes the next step after the laundering of assets acquired from an offence, the explanations under such headings are often identical to those put forth in the previous chapter. In such cases, the relevant subheading in the previous chapter shall be referenced for the sake of avoiding repetition.