Hazar Denizi etrafındaki eski Sovyetler Birliği'ne bağlı Cumhuriyetler (Azerbaycan,
Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan1) geçtiğimiz yüzyılın son onyılında
bağımsızlıklarını kazandıklarında bazı sınamalarla başbaşa kaldılar. Bu ülkeler için
sınamaların özünde bir ikilem yer almaktaydı: planlı ekonomiden piyasa
ekonomisine geçiş ve aynı zamanda ülkenin doğal enerji kaynaklarından kazanılan
gelirlerin etkin şekilde idare edilmesi.
Kaynak zengini ülkelerin geçiş dönemi bölgesel gelişme bakımından da bazı
sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu ülkelerde ekonominin önde gelen sektörü
doğal kaynakların işlenmesine dayalı olduğundan, yurtdışından gelen doğrudan
yabancı yatırımlar da ülkede kaynakların çıkarılıp işlendiği bölgelerde
yoğunlaşmaktadır. Sözkonusu sektörlere bağlı olarak gelişen hizmet, inşaat vs gibi
diğer sektörler de yine aynı bölgelerde gelişmektedir.
Geriye kalan bölgeler ise, yabancı yatırım bu sektörlere yöneldiğinden, içeride de
özellikle özel sektörün elinde sermaye birikimi sözkonusu olmadığından yatırım
sıkıntısıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu nedenle, enerji kaynakları bakımından
zengin geçiş ekonomilerinde bölgesel farklılıklar kaçınılmaz olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu da sonuç olarak bu bölgelerden daha zengin bölgelere ve hatta
yurtdışına göç dahil olmak üzere bazı sorunları beraberinde getirmektedir.
Bu ekonomiler bakımından bölgeler arası farklılıkların ortadan kaldırılabilmesi için
hem ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi hem de bu yönde belirlenen
politikaların uygulanmasına imkan sağlayacak kurumların inşası önem
kazanmaktadır.
Ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi, gelir dağılımında eşitliği sağlamanın
yansıra, genel olarak ülkenin makro-ekonomik göstergelerinin de uluslararası enerji
piyasasındaki fiyat dalgalanmalarından etkilenmesinin sınırlı seviyede tutulması
bakımından önemlidir.Kurumların inşası ise, öncelikle geçiş sürecinin gerektirdiği
demokratikleşme dahil olmak üzere politikaların uygulanmasını sağlaması
bakımından resmi kurumları öne çıkarmakta, öte yandan, gayrıresmi kurumların da
ekonomik aktörlerin yeni sisteme adapte olmasına imkan verecek şekilde
dönüşümünü gerekli kılmaktadır.Böylece, ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi ve
1
Özbekistan esasen Hazar Denizi'ne kıyısı olmamaklabirlikte, bölgedeki eski Sovyetler Birliği'ne
bağlı, enerji kaynakları bakımından zengin ülkelerden biridir
(https://energypedia.info/wiki/Uzbekistan_Energy_Situation).
kurum inşası bölgesel gelişme bakımından geçiş sürecini yaşayan kaynak zengini
ülkelerde vazgeçilmez nitelik taşımaktadır.
Bölgesel gelişme bakımından bir diğer unsur ise, büyük ölçekli yatırımın fazla
mümkün olmadığı durumlarda girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesidir. Özellikle
küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBĐler) bu bakımdan geçiş coğrafyasında gelir
eşitsizliğinin giderilmesinde üzerinde durulan bir tedbirdir. Nitekim KOBĐler, sadece
sahipleri için değil, öğretme, deneyimleme ve adaptasyona imkan vererek yerel
ekonominin tamamı için önemli bir işlevi yeine getirmektedir.
Geçiş dönemini yaşayan ülkelerde yapılan araştırmalar, KOBĐlerin sadece yeni
istihdam yartamakla kalmadığını, aynı zamanda eğitimli ancak henüz işsiz kişilerin
insan sermayesinin erozyonunu da engellediğini göstermektedir. Nitekim, ülke
gelirine oranla yüksek eğitim seviyesi geçiş dönemi ülkelerinde tipik olarak
gözlenmektedir.
Bu nedenle, enerji kaynakları bakımından zengin olan geçiş dönemi ülkelerinde
girişimcilik faaliyetlerinin ve özellikle KOBĐlerin desteklenmesi ülke için kazançlı
bir politika adımıdır. Böylelikle, yatırım yapılamayan bölgelerde, insan sermayesi
dahil olmak üzere yerel kaynakların kullanımına imkan yaratılmakta ve bölgelerarası
farklılıkların giderilmesi yönünde katkı sağlanmaktadır.
Bu noktada, kadın girişimciliğinin üzerinde bilhassa durulması gerekmektedir.
Nitekim, geçiş sürecinden erkeklere nazaran biraz daha olumsuz etkilenen kadınlar
bu ülkelerde tipik olarak sahip bulundukları eğitim düzeyiyle önemli bir insan
sermayesi kaynağı teşkil etmektedirler. Geçiş döneminin başlamasıyla beraber devlet
tarafından sağlanan eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerin sekteye uğraması, hem
ailede çocuk, yaşlı ve engellilerin bakımından sorumlu oldukları için hem de önceki
dönemde daha ziyade kamu hizmeti sektöründe istihdam edilmiş olmalarından dolayı
kadınlar üzerinde daha sert etki yaratmıştır. Kadınlar, yeni dönemde de hem özel
sektörde ve bilhassa yüksek ücret ödenen sektörlerde, yeterince temsil edilememekte,
hem de girişimciler arasında da fazla varlık gösterememektedirler. Oysa, kadınların
ekonomik olarak desteklenmesinin genel olarak toplulukların refah düzeyi üzerinde
daha fala iyileştirici etkisinin bulunduğu, çünkü kadınların gelirlerinin erkeklere göre
daha büyük kısmını aileleri için harcadıkları çeşitli çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Bu tezde, geçiş dönemi bağlamında kadınların girişimcilik faaliyetleri ile
bulundukları bölgelerdeki sosyal ve ekonomik kalkınma arasındaki ilişkinin yansıra,
devletlerin politika kararlarının tüm bu ilişkiyi nasıl etkilediği Azerbaycan örneğinde
ele alınacaktır.
24 yıl önce bağımsızlığını yeniden kazanmasıyla planlı ekonomiden piyasa
ekonomisine geçiş süreci yaşayan, öte yandan ekonomisi büyük oranda enerji
sektörüne dayalı olan Azerbaycan bu tezin konusu için iyi bir çalışma alanı teşkil
etmektedir. Nitekim ülke, 1994 yılında imzaladığı "Yüzyılın Anlaşması" olarak
adlandırılan uluslararası anlaşmayla enerji sektörünü yabancı yatırıma açmış ve
yüksek düzeyde yabancı yatırım çekmiştir. Yabancı yatırımdan ve enerji
kaynaklarından elde edilen gelirin yanlış yönetilmesiyle ekonomiyi geriye götüren
"petrol laneti"ni (veya Hollanda hastalığı - Dutch disease) uyguladığı büyük oranda
başarılı politikalar sayesinde tecrübe etmemiş olan Azerbaycan'da, petrol ve gaz
gelirlerinin ülke ekonomisindeki payı azalmakta olsa da ekonomik faaliyetlerin
çeşitlendirilmesi halen önemli bir gereklilik olarak ön planda tutulmaktadır.
Ülkede özel sektör de güçlenmektedir, ancak küçük girişimciliğin ekonomideki payı
henüz mütevazidir. Öte yandan kadınlar, ülke nüfusunun kabaca yarısını teşkil
etseler de girişimcilik faaliyetleri bakımından yeterince varlık gösterememektedirler.
Azerbaycan hükümeti, genel olarak girişimciliği, özel olarak da kadın girişimciliğini
giderek artan seviyede destekleyen politikalar yürütmektedir. Devlet aynı zamanda,
2004 yılında alınan bir kararla, enerji sektörününgeliştiği başkent Bakü dışındaki
bölgeleri belli özelliklerine göre 10 ekonomik bölgeye ayırmış ve bunların sosyoekonomik kalkınmaları için şimdiye kadar beş yıllıküç devlet programını yürürlüğe
koymuştur.
Çalışmamızın başında iki hipotez ortaya koymaktayız. Bunlar,
H1: Geçiş dönemi ülkelerinde bölgesel kalkınma aracı olarak girişimciliğe yönelik
politika destekleri potansiyel girişimciler için "Fırsat faktörlerine" yoğunlaşır.
H2: Kadın girişimciliğini desteklemek için yapılan devlet harcamaları, bölgesel
düzeyde sosyal ve ekonomik gelişme bakımından (istihdam yaratma, ailenin gelirinin
artması, bölge ekonomisine dışardan gelir sağlanması, kadınların hayatlarında
olumlu yönde değişiklik gibi) olumlu sonuçlar verecektir.
Birinci hipotezi test etmek için öncelikle Azerbaycan'ın bölgesel kalkınma
stratejilerini belirleyen belgeleri üzerinde bir içerik analizi yapılmış, bunun
sonucunda uygulandığı belirlenen politikalar MOS (Motivasyon-Fırsat-Yetenek)
Modeli çerçevesine oturtularak hangi yöndeki politikaların öne çıktığı irdelenmiştir.
Buna göre, yukarıda bahsedilen üç döneme yayılan bölgesel gelişme programları
içerik analiziyle incelenmiş ve 2004-2008 yıllarınıkapsayan dönemde girişimciliğin
istihdam yaratma rolü bakımından, 2009-2013 yıllarını kapsayan ikinci dönemde
ekonominin çeşitlendirilmesi bakımından, 2014-2018 dönemi için ise ihracata
yönelik yüksek kaliteli ve rekabetçi ürünlerin üretimi bakımından ön plana
çıkarıldığı anlaşılmıştır. Öte yandan, kadın girişimciliğine sadece 2014-2018
döneminin Faaliyet Planı'nda dezavantajlı gruplar arasında yer verildiği görülmüştür.
Birinci hipotezin analizinin ikinci bölümünde MOS Modeli Azerbaycan için
uygulandığında, genel girişimcilik politikaları 2004-2008 döneminde Fırsat
faktörlerine yönelikken, 2009-2013 döneminde bunların Yetenek faktörlerine
yoğunlaştığı görülmektedir. Kadın girişimciler bakımından ise daha ziyade
Motivasyon faktörleri üzerinde durulduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, genel
olarak girişimcilik politikaları bakımından birinci hipotez kabul edilebilecekken,
kadınlar bakımından bu hipotez geçerli değildir. Nitekim, Fırsat faktörlerinin genel
girişimcilik için alınan tedbirler çerçevesinde karşılandığı düşünülürse, kadınların
ayrıca Motivasyon faktörlerine ihtiyaç duymaları kendi içinde tutarlı sayılabilir.
Çünkü, esasen insan sermayesi düzeyi yüksek olan kadınlar eğitim bakımından çok
fazla eksiklik yaşamamaktadır. Ancak, Azerbaycan'dakadının rolünü daha ziyade ev
sınırları içinde belirleyen toplumsal değerler gözönüne alındığında sözkonusu
biçimsel olmayan (informel) kurumların kadınlar üzerindeki etkilerinin bertaraf
edilmesi Motivasyon faktörlerinin güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerle mümkün
olabilecektir.
Đkinci hipotez için öncelikle, bu çalışma içinde geliştirdiğimiz, yetenekli işgücü göçü
modelinden esinlenerek oluşturulan deneysel bir modelleme kullanılmaktadır. Buna
göre, kadın girişimciliğine yönelik devlet programları için yapılan kamu harcamaları,
kadın girişimci sayısını ve buna bağlı olarak istihdamı arttırmaktadır. Ancak,
sözkonusu kamu harcamaları ile istihdam arasındaki ilişki kadınların işsiz olmaları
durumunda kendilerine sağlanan devlet yardımları, iş kurma maliyeti, iş kurmaları
halinde ödeyecekleri vergiler ve ülke genelindeki benzer girişimcilerin istihdam
yaratma potansiyeli gibi faktörlerce etkilenmektedir. Sözkonusu modelin
Azerbaycan'da münferit bölgeler bakımından olmasa da "ekonomik bölgeler"in
tamamı bir bütün olarak ele alındığında kadın girişimciliği için yapılan harcamalar
baz alınarak uygulanmasıyla, yapılan kamu harcamalarının istihdam yaratmada etkili
olduğu görülmüştür. Böylece ikinci hipotezin Azerbaycan'da genel olarak ekonomik
bölgeler düzeyinde kabul edilebileceği söylenebilir.
Bölgesel düzeyde ise, kadın girişimciliğinin görece yüksek olduğu Gence-Kazak
ekonomik bölgesinde faaliyet gösteren ve devlet desteklerinden faydalanmış olan
kadın girişmcilerle yapılan anket çalışması yol gösterici olmuştur. Sözkonusu kadın
girişimciler, fırsat girişimciliğinin özelliklerini göstermekle birlikte (girişimci olma
sebepleri ailelerini geçindirmekten ziyade kendi kararlarını alabilme isteği),
bölgenin ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağladıkları görülmektedir.
Dolayısıyla ikinci hipotez münferit bölge düzeyindede kabul edilebilmektedir.
Dolayısıyla, kadınların girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesi bölgesel düzeyde
insan sermayesini ve diğer yerel kaynakları harekete geçirerek içsel büyüme
dinamikleri aracılığıyla bölgelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı
sağlamaktadır. Nitekim, kadın girişimcilerin yarattıkları istihdam, aileleri için
yaptıkları harcamalar ve dış pazarlara erişim yoluyla bölgeye kazandırdıkları gelir
buna işaret etmektedir. Bununla birlikte, bu yönde yapılan kamu harcamalarının ve
yürütülen programların bölgelerin ve toplulukların ihtiyaçlarının gözönünde
bulundurularak yapılması ayrıca önem arzetmektedir.
|
The countries in transition found themselves in a specific position trying to adapt to the market economy on one hand, and on the other keeping up with the rest of the world in further adapting to the dynamics created by the forces of globalisation.
For those with rich energy resources, it is even more complex because then they need to add to the mix the need to make sure that the economic activities are diversified enough to avoid adverse effects of volatility in international energy markets while ensuring that the income is fairly distributed, that the private sector is strong enough and that enough jobs are created within the economy. Regional disparities in economic and social development are endemic to these countries and require efficient mobilisation of resources in lagging regions.
Private sector development, and in this regard, supporting entrepreneurship seems to be the way out. However, entrepreneurship policies in these countries need to address the specific conditions of the country including its economic, political and social transformation.
Supporting entrepreneurship and women entrepreneurship in particular has been rising on various governments' agendas. Public policies to this end implement a series of measures in order to reap the benefits of entrepreneurship especially in terms of regional development and job creation.
In this paper, we analyse the public policies for supporting women entrepreneurship in Azerbaijan, their pattern dictated by the transformation process, the mechanism through which government spending on these programs affect job creation, and the impact they have on the economic and social development of the regions.
We find that the focus of general entrepreneurship policies in Azerbaijan shifted from "Opportunity factors" in the period 2004-2008 to "Skills factors" in 2009-2013. For women entrepreneurs, "Motivation factors" seem to be as important as the "Opportunity factors". Improving the legal infrastructure for the business environment is -not surprisingly- a priority for any transition economy. The fact that Motivation is a priority area for women is consistent with the impact of social norms that shape women's attitudes towards entrepreneurship, especially in Azerbaijan, where an important aspect that need factoring in is the societal support for women's entrepreneurial activities, or the lack of it.
Secondly, we find that the government spending on women entrepreneurship policies has an effect on the job creation in the economic regions of the country, through a set of mechanisms which may be different than those in western countries, but consistent with the realities on the ground in Azerbaijan.
Furthermore, we find out that although modest, women's entrepreneurship activities do have a positive effect on the economic and social development of a specific economic region, Ganja-Qazax, of Azerbaijan. |