Mucizelere inanç, üç büyük dinin temellerini belirlediği gibi dinî kabulleri ?felsefi bakış tarzıyla? tahlil eden din felsefesinin de en önemli konusunu teşkil eder. Her düşünür, içinde yaşadığı toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik koşulların etkisi altındadır. Gazali ve Swinburne'ün de, konuyu ele alırken büyük ölçüde sahip oldukları dinî düşüncenin etkisi altında oldukları görülmektedir. Düşünürlerimizin bu tutumları mucizenin tanımına da yansımaktadır. Gazali, mucizeyi, ?Peygamberin doğruluğunun alâmeti olarak meydan okuma şeklinde olan ve halkın karşı gelmekten aciz bulundukları bir fiildir.? diye tarif etmektedir. Swinburne ise mucizeyi, ?Tanrı tarafından gerçekleştirilen, dinî önemi haiz, olağanüstü (sıra-dışı, müstesna) bir olaydır.? şeklinde tarif etmektedir.Mucizenin bilinen tabiat düzenine aykırı, onu aşan bir olay olması Gazali ve Swinburne'ün en çok üzerinde durdukları husustur. Gazali, filozofların mucizelerin bir kısmını inkâr ettiklerini iddia etmektedir. Bu mucizeler ayın yarılması, ölülerin dirilmesi gibi harikulâde olaylardır. Gazali'ye göre, sudur nazariyesini kabul eden filozoflar mucizelerin bir kısmını tevil etmek durumunda kalmışlardır. Gazali Filozofların bu tezlerinin doğru olmadığını belirtir. O mucizelerin harikulâde oldukları temellendirmeye çalışmaktadır. Batı felsefesinde mantıksal atomculuğun ağır eleştirileri karşısında birçok teolog ve filozof mucizeleri indirgemeci anlayışlarla ele alıp olağanüstülük vasfını tanımından çıkarmalarına karşın, Swinburne, mucizelerin bu özelliğini sonuna kadar savunmuştur.Mucizelerin ?olağanüstü? olduklarını temellendirirken Gazali ve Swinburne, birbirinden farklı noktalardan işe başlamaktadırlar. Gazali, öncelikle sebeplilik ilkesine karşı çıkmakta, ardından Tanrı'nın her an yaratmasına dayalı âdet kuramını benimsemektedir.Gazali, daha sonra mucizeleri tabiatta görülen ?olağan? olaylara benzetmeye çalışmaktadır. Swinburne ise, mucizelerin ?olağanüstü? olduklarını ortaya koymak için öncelikle tabiat kanununa sahip olmamız gerektiği kanaatindedir. Çünkü ona göre, mucizeler tabiat kanunlarının kırılmalarıdır.Swinburne, Tanrı'nın peygamberlere doğruluklarını ispat için onlara mucizeler verdiği noktasında Gazali ile benzer düşünceleri savunmaktadır. Ona göre, ilahî gücün işaretlerini taşıyan mucizeler, vahyin gerçek olup olmadığının bilinmesini sağlayacak en kolay ve en emin yoldur.
|
The belief in miracles not only determines the foundations of three divine religions but also constitutes the most important subject of the philosophy of religion which makes some analyses on religious claims from a philosophical point of view. Every intellectual is influenced by the societal, cultural, political and economical conditions which they have been experiencing. In considering a matter, Ghazali and Swinburne seems to be under the influence of their religious thinking to a great degree. This attitude of our intellectuals is also reflected onto the description of miracle. Ghazali describes the miracle as an act of challenging derived from prophet?s sign of truth and also an act which the common people are incapable of defying. As to Swinburne, he describes the miracle as an event realized by God, having a religious significance and being extra-ordinary.The miracle?s being opposite to the recognized order of nature is the subject which Ghazali and Swinburne dwell on most. Ghazali claims that the philosophers deny some parts of the miracles. These miracles are extra-ordinary events such as the moon?s splitting in two and resurrection of the dead. According to Ghazali, the philosophers accepting the ? theory of emanation? are made to misinterpret some parts of the miracles. Ghazali states that these theses of the philosophers are not true. He tries to firmly establish the idea of the miracle?s being extra-ordinary. In western philosophy, unlike many teologians and philosophers who approach the miracles with a ?reductionist understanding? and remove the miracle?s quality of being extra-ordinary from it?s description because of serious critics of ?logical atomism?, Swinburne always defends this quality of the miracles.While establishing the idea of miracles? being extra-ordinary, Ghazali and Swinburne begin studying from different points. Ghazali objects to causality principle firstly and immediately after adopts ?occasionalism? theory based on God?s creation at any moment.Afterwards, Ghazali tries to mistake the miracles for the ?usual? events seen in the nature. As for Swinburne, he is of the opinion that we have to possess the law of nature before all else in order to put forth the matter of the miracle?s being extra-ordinary. Because in his opinion, the miracles are the refraction of laws of nature.Swinburne defends the similar ideas with Ghazali on the subject of God?s giving the miracles to prophets for making them prove their honesty. In his opinion, the miracles having the signs of divine power constitute the easiest and the most secure way which will make the revelation known about whether it is true or not. |