Dünyada tarihsel süreç içerisinde toplumlar için nüfus meselesi ve onun geleceğine dair kaygılar her daim güncel bir politika meselesi olmuştur. Şüphesiz, toplumlardaki nüfus yapısında gözlemlenen değişim ve dönüşüm süreçleri aile ve evlilik kurumuyla doğrudan bağlantılıdır. Bu çerçevede nüfusa ilişkin değişim ve dönüşümlerin en net gözlemlendiği toplumsal alan aile ve evlilik kurumudur. Bu bakımdan bireylerin hayatlarına yön veren ve toplumların devamlılığını sağlayan, değer yargılarının ve davranışların şekillenip kuşaktan kuşağa dönüşerek aktarıldığı bir kurum olarak aile ve dolayısıyla evlilik nüfus ile ilgili araştırmaların önemli bir öznesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, bugün modern dünyanın getirdiği bir özellik olarak bireyselleşmenin hakim olduğu birçok gelişmiş Batı ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de evlenme ve yeniden evlenme oranlarının düşüklüğü ve yüksek boşanma oranlarına dair yakın dönem istatistikler evlilik ve ailenin geleceğine ilişkin duyulan derin kaygının temellerini oluşturmaktadır. Bu çerçevede, bu tezin amacı temel olarak iki ekseni kapsayacak şekilde kurgulanmıştır. Araştırmanın birinci ekseni, belirlenen örneklem üzerinden bireylerin aile olgusuna yönelik değer atıfları, evliliğe ve çocuk sahibi olmaya yönelik tercih ve tutumları, nüfusun niceliğine dair yaklaşımlarının ne yönde olduğunun ampirik düzeyde tespit edilmesini kapsamaktadır. Bu noktadan hareketle giderek bireyselleşen bir dünyada bireylerin toplumsal alandaki ilişkilenmeleri anlamlandırma biçimlerinin aile ve evlilik kurumunun geleceğine dair ne derece kaygılanmamız veya endişelenmemiz gerektiğine dair bir tartışmanın makro düzeydeki kurumsal düzeydeki istatistiklerden faydalanılarak ve belirlenen örneklem üzerinden elde edilen nicel ve nitel temeldeki ampirik verilere dayalı olarak yapılmasına çalışılmıştır. Araştırmanın ikinci ekseni, karar alıcıların ve siyasetçilerin aile, evlilik, çocuk ve nüfus konusuna dair geliştirdikleri söylem ve politikaların farklı siyasal aidiyetlere sahip bireyler
tarafından nasıl algılandığı ve bu konudaki tutumlarını ne yönde şekillendirdiğinin tespit edilmesini kapsamaktadır.
Bu çalışmada, genellenebilirliği daha yüksek bilginin üretilmesinde kullanılan nicel yöntem ve sosyal olguları bağlı bulundukları bağlam içinde keşfetmeye çalışan yorumlayıcı anlayışa dayanan nitel yöntemin birlikte kullanılması benimsenmiştir. Araştırmada nitel ve nicel metodolojiye uygun olarak çalışmanın örneklem kümesi de nitel ve nicel araştırmalarda tercih edilen örnekleme tekniklerinden yararlanılarak oluşturulmuştur. Nicel araştırma kapsamında, çalışma evreni, IBBS-2 seviyesinde Ege Bölgesi temsiliyetine sahip İzmir ve Aydın illerindeki 18 yaş ve üstü bireylerle sınırlandırılmıştır. Belirlenen bu evrenden 'kota örnekleme yöntemi' kullanılarak uygun çalışma grubu oluşturulmuştur. Araştırmaya dahil edilecek kişiler belirlenirken yaş, cinsiyet, evli olma, bekar olma, boşanmış olma, çocuk sahibi olma/olmama, farklı siyasal değer ve tutumlara sahip olma kriterleri/kotaları gözetilmiştir. Bu yönde, 600 kişiden oluşan bir örneklem grubuna ulaşılmış ve toplam 551 anket geçerli sayılarak değerlendirilmiştir. Araştırmada anlama ve yorumlamaya dayalı bir perspektiften hareketle nitel yöntem bağlamında ise veri toplama aracı olarak derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır. Nitel çalışma bağlamında, derinlemesine görüşme yapılacak kişilerin belirlenmesinde yaş, cinsiyet, evli olma, bekar olma, boşanmış olma, çocuk sahibi olma/olmama, farklı siyasal değer ve tutumlara sahip olma kriterleri/kotaları çerçevesinde 'maksimum çeşitlilik örneklemesi' ve 'teorik örnekleme yöntemi' kullanılmıştır.
|
In the historical process of the world, the issue of population and the concerns about its future have always been a current policy issue for societies. Undoubtedly, the processes of change and transformation observed in the population structure in societies are directly linked to the institution of family and marriage. Within this framework, the area where the changes and transformations related to the population are observed most clearly is the family and marriage institution. In this respect, as an institution that directs the lives of individuals and ensures the continuity of societies, family and thus marriage is an important research subject about the population. Indeed, today as in many developed Western countries dominated by individualism, reduction of marriage and remarriage rates and high divorce rates in Turkey are the basis for the concern regarding the future of marriage and family. In this context, the aim of this thesis is designed to cover two axes. The first axis of the study consists of examining the values of individuals towards family phenomenon, their preferences and attitudes towards
Marriage and having children, and their approaches to the quantity of the population. From this point of view, in a world that is becoming more and more individualized, there is a discussion about the extent to which individuals should be concerned or worried about the future of the family and marriage institution. For this discussion, the institutional macro statistics and the quantitative and qualitative research data were used. The second axis of the study covers how discourses and policies developed by decision-makers and politicians on the issue of family, marriage, children and population are perceived by individuals with different political affiliations and how their attitudes are shaped.
In this study, quantitative and qualitative methods were used together. The sample set of the study was formed by using the sampling techniques used in qualitative and quantitative researches in accordance with the qualitative and quantitative methodology. Within the scope of the quantitative research, the population of the study was limited to individuals aged 18 and over in İzmir and Aydın provinces, which represent the Aegean Region at IBBS-2 level. Appropriate study group was formed by using quota sampling method from this universe. While determining the participants to be included in the study, quotas such as age, gender, being married, being single, being divorced, having / not having children, having different political values and attitudes were considered. In this direction, a sample of 600 people was formed and a total of 551 questionnaires were considered valid. In the study, in the context of qualitative method, in-depth interview technique was used as data collection tool from a perspective based on understanding and interpretation. In the context of qualitative study, 'maximum diversity sampling' and 'theoretical sampling method' were used within the framework of quotas such as age, gender, being married, being single, being divorced, having / not having children, having different political values and attitudes. In this context, in-depth interviews were conducted with a total of 26 people in the cities of Aydın and İzmir via a semi-structured interview form. |