Tez No İndirme Tez Künye Durumu
577318
Müşterekleştirme pratiklerinde duyguların yeri / The place of emotions in the commoning practices
Yazar:BUŞRA ÖGEÇOK
Danışman: DOÇ. DR. BEGÜM ÖZDEN FIRAT
Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Genel Sosyoloji ve Metodoloji Ana Bilim Dalı / Sosyoloji Bilim Dalı
Konu:Sosyoloji = Sociology
Dizin:Duygu = Emotion ; Duyguları ifade etme = Emational expression ; Müşterekler siyaseti = The politics of commons ; Neo-liberalizm = Neo-liberalism
Onaylandı
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
123 s.
Müşterekler kavramı, son yıllarda özellikle sosyal bilimler alanında cezbedici bir mecra haline gelmektedir. Bu eğilimin artmasında popülerleşme riski etkili olabileceği gibi, bu durumun toplumsal süreçlerde meydana gelen dönüşümlerle açıklanabilir bir tarafı da bulunmaktadır. Mevcut dünya içerisinde bulunan koşulların mikro ve makro ölçekte yaşananan dönüşümlere etkisini reddetmek kolay değildir. Günümüz politik ekonomisinin belirleyici iktidar sistemi olan neoliberalizm ile toplumsal dönüşümler arasında ise sıkı bir bağ bulunmaktadır. Bu anlamıyla da neoliberalizm, salt iktisadi alanda tartışılır bir mefhum olmayı çoktan aşmıştır. Geniş ve çok katmanlı bir sistem olan neoliberalizm, bu anlamıyla her alanda sermayenin büyümesi adına pek çok stratejik yöntem kullanmaktadır. Neoliberal politikalar adı verilebilecek girişimlerin, toplumsal üzerinde yarattığı sonuçları ise vaadettiği şekliyle gerçekleşmemektedir. Herkesin özgürleşeceği genel vaadinin aksine; dünyanın ekolojik ve politik varlık alanlarının tehlike altında olduğunu söylemek daha mümkün gözükmektedir. Bu durum, dünyanın maddi/doğal ve etrafında örülen maddi olmayan/kültürel varlık alanlarının geleceğini sorgulatmaktadır. Ekolojik mücadele, sosyal adalet ve özgürlük talepleri de bu sorgulamalardan doğmaktadır. En nihayetinde başka bir dünyanın imkanını aralayan yeni toplumsal hareketler ve ortaklaşan pratikler çeşitlenmeye devam etmektedir. Mücadele alanları kendi argümanları çerçevesinde derinleştikçe bir kimlik kazanmakta ve sistemin bütüncül bir sorun olduğunu görmek de giderek zorlaşmaktadır. Böylece kırılganlaşma potansiyelleri açığa çıkmaktadır. Her şey hakkında farkındalık ve her harekete katılım mümkün olamayacağından hemen hiçbir alana da tam anlamıyla yoğunlaşılamamaktadır. Bu sebeple dünyanın, konjonktürel değerlendirmesine imkan tanıyan bir alana ihtiyaç duyulmaktadır. Dönüşüm alanlarını içeren, ancak bunlardan herhangi biriyle temsil edilmeyen, teori ve pratiğin çatışkısından kurtulabilen, ideolojilerin aşılabildiği, aynı zamanda kendini sürekli yeniden üreten bir alandan bahsedilmektedir. Müşterekler bu türden bir alandır. Müşterekler, tarihsel açıdan feodalizmden kapitalizme uzanan sürece; ilkel birikim ve çitlemelere kadar uzanmaktadır. Teori ve pratikte, özellikle çeşitli alanlar üzerinden geliştirilen iktidar karşıtı direniş ve antikapitalist mücadeleleri içermektedir. Ortaya çıkışı 18. yüzyılda İngiltere'de müşterek kullanıma açık meraların çitlenmesiyle özel mülkiyete karşı çıkış şeklinde olsa da, süreç içerisinde maddi varlıklardan bilgiye evrilmiş, son kertede kültürel ve ilişkisel çitlemelerin de tartışılageldiği bir sorgulama alanına dönüşmüştür. Ancak bu durum, alanın tamamlanmış olduğu anlamına kesinlikle gelmemektedir. Aksine, alternatif müşterekler teorisinin odağında önemi artan nokta müştereklerin çeşitliliği ve sürekliliğine ilişkindir. Bu sorun etrafında çalışma teorik bir araştırmayı kapsamaktadır. Araştırma boyunca, kartezyen felsefe ve rasyonel akıl yürütmenin gerektirdiği yaklaşımın eleştirisiyle, süreç felsefesinin düşünceyi kurma yollarından faydalanılmıştır. Nitel araştırma yöntemi ile gerçekleştirilen araştırmada literatür taraması ve analiz edilmesi teknikleri kullanılmıştır. Teorik bir tez olarak ortaya çıkan araştırma, müştereklerin odağındaki noktayı duygular aracılığıyla düşünmekte ve duyguların müştereklerle ilişkisini tartışmayı amaçlamaktadır. Çalışma, duyguların müşterekler teorisine potansiyel etkilerini sorgulamakta, sorularını müşterekleştirme pratikleri ve duyguların kültürel politikası üzerinden kurmaktadır. Merak, acı, öfke, umut gibi duyguların kültürel ve politik dönüşümlere etki edebileceği önermesini içeren çalışma, son kertede umut duygusunun politikliği ve olumsallığı meselesine odaklanmaktadır. Müşterekler teorisinin alternatif kuramlarda, duyguları örtük bir varsayım olarak işlediği, çitlemelerin duyguların gaspı şekline de bürünebildiği, bu sebeple müşterekleştirmenin sağlayıcısı ilkelerin, duygular aracılığıyla –özellikle umut duygusu- yeniden düşünülmesine ihtiyaç duyulduğu düşüncesi, çalışmanın vardığı sonuçlar arasındadır. Anahtar Kelimeler : Neoliberalizm, Müşterekler, Müşterekleştirme, İlksel Birikim, Çitleme, Duygu, Umut.
In recent years, the notion of the commons has become an attractive subject, particularly in the field of social sciences. The risk of popularization can play a role in this trend, which can partly be explained by the transformations that take place in social processes. It is not easy to deny the effect of the conditions in the current world on the micro and macro scale transformations.There is a close relationship between neoliberalism, which is the decisive power system of today's political economy, and transformations.In this sense, neoliberalism has already surpassed being a controversial concept solely in the field of economics.Neoliberalism, which is a large and multi-layered system, uses many strategic methods in this sense for the growth of capital in all areas.The social consequences of the initiatives which may be called Neoliberal policies fail to fulfill the promises it makes.Contrary to the general promise that everyone will be free, it seems more reasonable to argue that the ecological and political spheres of the world are in danger.This situation makes one question the future of the world's material/natural and intangible/cultural assets.From this quest arise ecological struggles as well as demands for social justice and freedom. Ultimately, new social movements which enable the existence of another world and collaborative practices continue to diversify.As areas of struggle deepen within their own arguments, they gain an identity andit is becoming increasingly difficult to see that the system is a holistic problem.Thus, the potential for fragility is revealed.Because it is not possible to develop awareness about everything and participation in every movement, it is hard to concentrate fully on any particular area. For this reason, there is a need for an area that allows for a cyclical analysis of the world.This area is said to include fields of transformation, none of which represents it by itself, escape the conflict between theory and practice, make it possible to overcome ideologies, and regenerate itself on a continous basis.Commons are such an area.Historically, commons extend from feudalism to capitalism to primary accumulations and enclosures.In theory and practice, it includes especially anti-government resistance and anti-capitalist struggles which developed in various areas.Although it emerged as resistence to private ownership when public meadows were enclosed in England in the 18th century, it evolved from material assets to information and finally transformed into an area where cultural and relational enclosures became a topic of discussion.However, this does not necessarily mean that the studies concerning this area have been completed.On the contrary, the point which is in the centre of an alternative common theory and has an increasing importance pertains to the diversity and continuity of commons.A study on this problem requires theoretical research.This study employed criticism of the approach required by Cartesian philosophy and rational reasoning as well as ways of proces philosophy to establish thought.This qualitative research study used the techniques of literature review and analysis.Emerging as a thesis based on theory, this research study treats the intersection of commons through emotions and aims to discuss the relationship between emotions and commons.The studyquestions the potential effects of emotions on theory of the commons and builds its questions through practices of commonization and the cultural policy of emotions.Including the proposition that emotions such as curiosity, pain, anger and hope can affect cultural and political transformations, the study focuses on the political and contingency of the sense of hope. Among the conclusions drawn by the study are the fact that the theory of the commons addresses emotions as a covert assumption in alternative theories, enclosures may morph into confiscation of emotions, and thus it is essential that the principles that produce commonization should be reconsidered through emotions, especially the emotion of hope. Keywords: Neoliberalism, Commons, Primary Accumulation, Enclosure, Emotion, Hope.