Tez No İndirme Tez Künye Durumu
108043 Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.
Allogeneik kemik iliği veya periferik kök hücre transplantasyonu yapılan hastalarda eritrosit antijenlerinin takibi / The Follow up of red blood cell antigens after allogeneic peripheral blood stem cell or bone marrow transplantation
Yazar:İBRAHİM YILDIRIM
Danışman: DOÇ.DR. ÖNDER ARSLAN
Yer Bilgisi: Ankara Üniversitesi / Tıp Fakültesi / İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
Konu:Hematoloji = Hematology
Dizin:
Onaylandı
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2001
44 s.
37 ÖZET Hematopoietik kök hücre nakli yapılan hastalarda donör ve hasta arasındaki farklı eritrosit antijenleri kullanılarak şimerizm belirlenmesi 1980'li yıllardan beri kullanılan ucuz ve güvenilir bir yöntemdir. Bu çalışmada İbni Sina Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Hematoji Bilim Dalında allogeneik kemik iliği ve PKHT'u yapılan hastalarda verici ve alıcı majör ve minör kan gruplarının tayini yapılarak eritrosit antijenleri takip edilmesi ve hematoloji laboratuarında retikülosit, nötrofil ve trombosit engraftmanı tespiti planlandı. Bu çalışmada Kasım 1999 ile Ağustos 2000 yılları arasında allogeneik kemik iliği veya PKHT'u yapılan toplam 31 hasta incelendi. Verici ve alıcı eritrosit antijenleri nakil öncesi tetkik edilerek farklı antijenler tespit edildi. Nakil sonrası dönemde alıcı ile verici arasındaki farklı eritrosit antijenleri takibi için hastalardan engraftman oluncaya kadar haftalık, engraftman olduktan sonra da 1., 2., 3., 6. ve 12. aylarda kan örnekleri alındı. Retikülosit, trombosit ve nötrofil engraftmanı image teknikleri ( Coulter GENS ve/veya coulter STKS ) ile değerlendirildi. Majör ve minör kan grupları (A, B, C, c, D, E, e, K, k, Fy8, Fyb, Jka, Jkb, S, s, M, N, Lua, Lub, P1) tayini için tüp aglütinasyon tekniği kullanıldı. ABO, Keli, Duffy, Kidd, MNSs, P, Lewis ve Rh eritrosit antijen sistemlerindeki her antijen için ayrı ayrı engraftman süreleri saptandı. Ayrıca ABO uyumsuz hastalarda anti-A ve anti-B titreleri, coombs testi, LDH ve bilirubin düzeyleri de periyodik olarak takip edildi. Sonuçlar, SPSS 8,0 paket program kullanılarak değerlendirildi. Ortalamaları karşılaştırmak için Student T testi, GvHH'ı gelişen grupları karşılaştırmak için Ki- Kare testi kullanıldı. Çalışmaya alınan 31 hastadan 29 tanesinde eritrosit antijenleri değerlendirilebildi. ABO uyumsuz nakil yapılan 11 hastadan sadece bir tanesinde geç dönemde hemolize rastlandı. Hastaların %65'inde ilk 4 hafta içerisinde donör kaynaklı eritrosit antijenleri tespit edildi. ABO uyumlu ve ABO uyumsuz nakil yapılan gruplar arasında eritrosit antijenleri, retikülosit, trombosit ve nötrofil engraftmanı açısından anlamlı bir farka rastlanmadı. Periferik kök hücre nakli yapılan hastalarda, kemik iliği nakli yapılan hastalara göre eritrosit antijenleri, retikülosit ve trombosit engraftmanı daha erken dönemde gerçekleşti. Aradaki fark38 istatistiksel olarak anlamlıydı. ABO uyumsuz nakil yapılan hastalarda majör kan grubu dönüşümleri en erken 45, en geç 160. günde tamamlandı. İki hastada majör kan grubu dönüşümü olmadı. ABO uyumsuz grupla ABO uyumlu grup arasında eritrosit ve trombosit transfüzyon ihtiyacı açısından anlamlı bir fark yoktu. ABO uyumlu hastaların %65'inde, ABO uyumsuz hastaların %36'sında akut GvHH'ı gözlendi. Ancak ABO uyumsuz hastaların önemli bir kısmında nakil kadın vericiden erkek hastaya yapılmış olduğundan değerlendirme yapılmadı. Toplam 4 hastada relaps görüldü. Bu hastaların bir kısmında donör kaynaklı eritrosit antijenleri yerini otolog eritrositlere bıraktı. Sonuç olarak, donör eritrosit antijenleri farklı olan hastalarda eritrosit antijenlerini tüpte aglütinasyon yöntemi ile takip etmek eritrosit repopülasyonunu değerlendirmede faydalı olarak bulunmuştur. Eritrosit antijenleri posttransplant dönemde şimerizmin takibinde kullanılabilecek belirleyicilerdendir. Yapılması basit, çabuk ve ucuz bir yöntemdir. Şimerizmin karyogram, majör kan grubu gibi diğer parametreler ile takip edilemediği olgularda kullanılabilecek bir metot olduğu sonucuna varılmıştır. Nüks gösteren hastalarda, kaybolan donör eritrosit işaretleyicileri erken ve önemli bir bulgu olabilmektedir.