Tez No İndirme Tez Künye Durumu
131757
Anjiogenez (VEGF), mikrodamar yoğunluğu (CD34) , p53 ve telomeraz aktivitesinin wilms tümöründe evre, histolojik tipler ve prognoz ile ilişkisinin araştırılması /
Yazar:YASEMİN İREN ÖZLÜK
Danışman: PROF.DR. IŞIN KILIÇASLAN
Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Tıp Fakültesi / Patoloji Ana Bilim Dalı
Konu:Patoloji = Pathology
Dizin:
Onaylandı
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2003
109 s.
OZEI Wilms tümörü çocukluk çağının en sık görülen böbrek tümörü olması, histopatolojik özellikleri bakımından heterojen oluşu ve prognozunun iyi olduğu bilinen bir tümör olması bakımından literatürde pek çok alanda yer almaktadır. Etyopatogenezi henüz kesin olarak bilinmemektedir. En sık 2-5 yaşlan arasında görülmekte, genellikle tesadüfen farkedilen karında kitle şikayeti ile prezante olan, blastemal, epitelyal ve stromal komponentleri ile zengin histolojiye sahip bir tümördür. Bazı tümörlerde atipik mitozlar, hiperkromazi ve nükleer Uç kat büyüme ile karakterize anaplazik hücreler görülmektedir. Bu hücrelerin tümörün agresifliğinden ziyade tedaviye direnci arttırdığına inanılmaktadır. Son yıllardaki tedavi protokolleri 1969 yılından bu yana NWTS (National Wilms Tumor Study) grubunun geniş vaka serileri oluşturarak yaptıkları çalışmaların sonucuna göre anaplazi içeren olgulara daha agresif tedavi uygulanması yönündedir. Wims tümöründe tedavi şansının %90 olmasına rağmen bazı hastaların tümörlerinde anaplazi içermedikleri ve başka bilinen kötü prognostik özellikler taşımadıkları halde beklenmedik bir şekilde kötü seyretmelerinin merak konusu olması, çalışmaların bu hastalara da uzun ve kaliteli yaşam sağlama yolunda yapılması sonucunu doğurmuştur. Bu çalışma 1984-2002 yıllan arasında İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda incelenen 114 Wilms tümörünü kapsamaktadır. Bu tümörler üzerinde yaş, evre, histolojik tip ve anaplazi gibi geleneksel histopatolojik ve klinik parametrelerin yanısıra immünhistokimyasal yöntem kulanılarak p53, anjiogenez değerlendirilmesi için CD34 ve VEGF (vascular endothelial growth factor) ve telomeraz aktivitesi immünreaktivitesi araştınlmıştır. Aynca tüm bu parametrelerin sağkalım oranlan üzerine olan etkisi değerlendirmeye alınmıştır. 93Değerlendirilen parametreler arasından yaş sürvi ile ilişkili bulunmuştur. Yaşı üçün üzerinde olan vakaların daha kötü seyretmesi beklenmelidir. Ayrıca iki yaş altındaki hiçbir vakada anaplazi varlığı söz konusu değildir. Anaplazinin sürviye etkisi istatistiksel olarak gösterilememiş olmasına rağmen bu bulgu anaplazinin yaş ile artış gösterdiği görüşünü desteklemektedir. Mikrodamar yoğunluğu olarak tarif edilen, incelenen dokudaki ortalama damar sayısı sürvi ile istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine oldukça yakın bulunmuştur. Tümörlerin büyümesinde ve metastazlarında anjiogenezin rolü olduğu bilindiğine göre bu hiç de şaşırtıcı değildir. Mikrodamar yoğunluğunun anjiogenetik büyüme faktörlerinden VEGF (vascular endothelial growth factor) ile ilişkili bulunmaması Wilms tümörlerinde VEGF'den farklı bir ajanın anjiogenezden sorumlu olabileceğini düşündürmektedir. Son yıllarda çeşitli tümörlerde varlığı belirlenen, hücrelerin ölümsüzlüğünden sorumlu olduğuna inanılan telomeraz enzim aktivitesi, incelenen histopatolojik ve klinik parametrelerin hiçbiri ile ilişkili bulunmamakla birlikte sadece p53 immünreakti vitesi ile ileri düzeyde anlamlılık göstermektedir. Saptanan bu anlamlılık, Wilms tümörlerinden bazılarının patogenezinde p53 mutasyonunıın ve telomeraz aktivitesinin birlikte rol oynayabilecekleri görüşünü ortaya koymaktadır. Sonuç olarak Wilms tümörü, patogenetik mekanizmalar, histomoıfolojik özellikler, kötü prognoza sebebiyet veren faktörler, yeni terapötik ajanların kullanımı ve çeşitli tumoral moleküller ile merak ve araştırma konusu olmaya devam edecektir. 94